ÖNSÖZ
Enerji, üretim süreçlerinin vazgeçilmez bir girdi maddesi olmasının yanı sıra tüm dünyada günlük yaşamın da vazgeçilmezi. Bu özelliği nedeniyle bugünü de geleceği de etkileyen önemli siyasi faktörlerden biri. Tüm ülkeler enerji ihtiyaçlarını asgari maliyetlerle ve güvenli biçimde karşılayabilmek veya sahip oldukları enerji kaynaklarından azami geliri elde edebilmek için uluslararası alanda çok yönlü ilişkiler kuruyor.
KKTC de milli gelirinin önemli bir kısmını petrol ürünleri ithali için kullanan, doğal gazın hiç kullanılmadığı, elektrik üretiminin yağyakıta (fuel-oil) bağımlı olduğu ve elektrik üretim, iletim ve dağıtımının yüksek maliyetleri nedeniyle halkına yüksek fiyatla elektrik hizmetleri sunan bir ülke konumunda.
Ne var ki gerek bölgemizde enerji alanında yaşanan devinim gerekse iç tüketimde AB başta olmak üzere bölge ülkelerinin maliyetlerini asgari seviyeye düşürmek için uyguladıkları politikalar, KKTC’de siyasal yaşama katkıda bulunmaya çalışan herkesin dikkatini çekmekte.
Bu kitapta, dünya örneklerinden hareketle enerji alanında Kıbrıs Türk halkının enerji vizyonuna katkıda bulunmak üzere kaleme aldığım köşe yazılarını, meclis konuşmalarını, röportajları ve KIB-TEK’in de bağlı olduğu Maliye Bakanlığı görevini yürüttüğüm dönemde yapılan bakanlık açıklamalarını bir araya getirdim.
KKTC’de kuşkusuz enerji konusunun Kıbrıs sorunu üzerindeki etkileri en öncelikli konu olarak dikkat çekerken, elektrik iç tüketiminin AB standartlarında yeniden düzenlenmesi, üretimde çevre ülkelerle alış-verişi mümkün kılacak siyasi açılımların gündeme gelmesi, elektrik iletim ve dağıtımında bir yandan hizmet kalitesinin artırılması diğer yandan ise maliyet unsurlarının gözden geçirilerek altyapı yatırımlarının eksiksiz biçimde yaşam bulması gibi konular, siyasal alanda en fazla tartışılan konular…
Tüm bu tartışmaların somut siyasi adımlarla taçlandırılması büyük önem taşımakta… 2011’den itibaren Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) çeşitli organlarında görev yürütmüş, 2013’ten itibaren de milletvekili ve bir dönem Maliye Bakanı olarak aktif siyasetin içinde yer alan birisi olarak enerji mevzu bahis olduğunda sadece düşünce paylaşımını önemseyen değil aynı zamanda siyasi süreçleri de etkilemeyi deneyen bir yaklaşım içerisinde oldum. Bu kitapta, 2012’den itibaren bu alanda yaşanan siyasi sürece dair tespitler de var. Toplumla etkileşimin olmazsa olmaz olduğu siyasette, bu kitapta derlenen görüşler nedeniyle bazen tepkilerin odağında oldum, bazen gidişatı yeterince etkileyemediğimi hissettiğim zamanlarda demokratik çerçevede tepki gösteren pozisyonunda oldum. Kitabı okurken sadece enerji alanındaki vizyon ve stratejik adımlara ilişkin önerileri değil aynı zamanda yaşanmış ve halen yaşanmakta olan bir siyasi süreçteki tartışmaları da yeniden hatırlama imkanı bulacaksınız.
Kitabın ismi, “Enerji Oyunu”. Çünkü bu büyük oyunda Kıbrıslı Türklerin tüm siyasi dezavantajlarına rağmen bir aktör olabileceğine hep inandım. Bunun için stratejik düşünmenin, kısır tartışmalardan uzak durmanın ve adım adım toplumsal hedefe ulaşabilmek için gerekli siyasi açılımların zamanında gerçekleştirilmesinin gereği üzerinde durdum. Neticede, “Hayat bir oyun. Bir planın yoksa her planın parçası olursun”. Bu, toplumlar için de geçerli.
Kıbrıslı Türklerin bu oyunda aktif bir rol üstlenebilmesi için bir yandan Kıbrıs sorununun çözümüne odaklanmamız diğer yandan ise Türkiye ile kablo projesini ilerleterek bölgede potansiyel işbirliği olanaklarını artırmamız şart gibi görünüyor.
Kıbrıs sorununun çözümü önemli çünkü Kıbrıs, bir yandan kendi enerji potansiyeli, diğer yandan İsrail gazının Türkiye’ye taşınması ihtimali nedeniyle enerji oyununda ciddi bir potansiyel role sahip oluyor. İsrail-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı ya Kıbrıs’tan ya da Lübnan ve Suriye’den geçecek. Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi’nden geçmesi çok daha güvenilir ve akla yatkın görünmekle birlikte bunun için Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması gerekmekte. Kıbrıs’ın enerji oyunundaki rolü müzakere sürecine bağlı olarak ancak da 2016 yılsonu itibariyle netleşebilecek.
Türkiye ile kablo projesi ise toplumumuzda üç farklı perspektifle ele alınmakta. Birincisi, çözüm sonrası senaryosu. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da sık sık çözüm sonrasında bölgede enerji alanında yaşanabilecek olası gelişmelere değinmekte ve çözümle birlikte Türkiye üzerinden enterkonnekte sisteme bağlanmanın avantajları üzerinde durmakta. İkincisi, çözüm öncesinden veya çözümden bağımsız olarak kablo projesinin biran evvel hayata geçirilmesi. Bu perspektif hem bölgede işbirliğine ve dolayısı ile çözüm sürecine göz kırparken esasta KKTC’nin teknik olarak daha güçlü bir elektrik sistemine kavuşturulmasının önemini ön plana çıkarıyor. Üçüncü perspektif ise siyasal alanda her geçen günle birlikte kendini ziyadesiyle hissettiren Türkiye’ye bağımlılık olgusu üzerinden konuyu ele almakta ve Türkiye’ye daha da bağımlı hale geleceğimiz iddiasıyla toplumu kablo projesinden soğutma stratejisini öne çıkarmaktadır. Bunu yaparken ise proje maliyeti, KIBTEK’in mevcut yapısıyla varlığını sürdürmesinin önemi ve benzeri teknik ya da siyasi argümanlar kullanılmaktadır.
Bu üç perspektifin herhangi birisini benimsemek ya da reddetmek siyasal alanda kısa vadeli sonuçlar üretecek olsa da uzun vadede elektrik tarifelerinin ucuzlaması, yenilenebilir enerji üretiminin desteklenmesi ve bir bütün olarak sistemin kalite, arz çeşitliliği ve güvenliği ve benzeri yönlerden güçlendirilmesi yönünden kablo projesi ile büyük bir sisteme bağlanmanın avantajları ağır basacaktır. Bu gidişatın bölgede işbirliğini artırma olasılığı ise müzakere sürecinin ardından daha net bilgiler üzerinden değerlendirilebilecektir. Şurası bir gerçek ki mevcut durumda Türkiye ile birlikte yürütülecek böylesi bir projede Kıbrıslı Türklerin de en az Türkiye kadar söz hakkına sahip olması mümkündür ve bu tamamen konunun nasıl bir siyasi strateji ile ilerletileceğine bağlı olacaktır. İç sisteme ilişkin öngörülerin uluslararası sisteme bağlanan diğer ülkelerde yaşanan değişimlerle uyumlaştırılması, Türkiye ile ilişkilerin rasyonel zeminde yürütülmesi ve projeyi dışlayan değil sahiplenen bir siyasi üslupla konuya yaklaşılması, Kıbrıslı Türklerin kendi ihtiyaçları doğrultusunda azami fayda sağlamasını beraberinde getirecektir. Projeyi dışlayan siyasi stratejilerin de bütün iş yükünü Türkiye tarafının sırtına yığacak sağcı siyaset geleneğinin de Kıbrıslı Türklerin uzun vadedeki çıkarları bakımından fayda değil zarar üreteceği görülmektedir.
Bu önsözde iki kişiye özellikle teşekkürü bir borç bilirim. Birincisi, eşim, hayat arkadaşım, Hayriye Kahveci. Kitapta değinilen enerji oyunun uluslararası ilişkiler boyutundaki durum tespiti ve vizyon önerilerini geliştirmemde katkısı büyük oldu. İkincisi, yoldaşım, dostum, Erkan Okandan. 2013 yılında CTP iktidara geldiğinde Maliye Bakanlığı Bakanlık Müdürü olarak görev yürütürken aynı zamanda KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de geçici bir süre üstlendi. Göreve gelir gelmez KIB-TEK’in zararlarını tespit ederek zararına üretim yapmasının önüne geçmek üzere tarifelerinde zam kararı almasını sağladı. O dönemde, “bu yapılan zam bir cinayettir” dediğimde, papaz olduk ancak dostluğumuz pekişti. Pek çok teknik konuda bilgi dağarcığımın oluşmasına katkısı büyüktür.
Mevzubahis siyasetse, aslında en öncelikli konu toplumdaki fikir önderleri arasındaki entelektüel etkileşimdir. 2012’den 2016’ya yaşanan serüvende siyasal anlamda öngördüğüm doğrultuda amaca ulaşılmasını sağlayamadım. Kitabın sonlarına doğru bu konuda şöyle bir tespitte bulunuyorum: “Biz kalıcı çözümler üretmek için vizyoner liderlik sergilemek yerine geçici çözümlere yöneldik. Neden?” Açıkçası, siyaset bir güç savaşı… Bu alanda yaşanan dönemsel hayal kırıklıkları entelektüel düzeydeki etkileşimlerde sizi sadece motive eder. Doğru zamanda “korkak bezirgân ne kâr eder ne ziyan” deyişini kullanmış olmanın önemi büyük. Kitap, bunu kalıcılaştırıyor. Zira önümüzdeki dönemde, vizyoner olmayan ve siyaseti fırsatçılıkla örtüştüren bir iktidar anlayışıyla enerji oyununda Kıbrıslı Türkler ciddi bedeller ödeyebilir. Meselenin sadece enerji oyununa ilişkin soyut tartışmalarda yer almak olmadığını, aynı zamanda kendi kendini yönetme idealinin gerekleri üzerinden enerjiye dair tüm konuları ele alan değişim siyasetinin ileriye taşınmasının ne denli önemli olduğunu musibetlerle yaşayıp öğreneceğimiz bir dönemden geçmekteyiz. Bilek güreşi de musibetlerle sınanarak devam ediyor, haliyle.
Kitabın tamamını okumak için tıklayınız: ENERJİ OYUNU (E-KİTAP)