
Geçtiğimiz hafta bir televizyon programında Sayın Özdemir Berova ve Sayın Serdar Denktaş ile maliye konularını tartıştıktan sonra söz uçar yazı kalır diye düşünerek enflasyon konusundaki fikirlerimi kısaca paylaşmak istedim.
Fiyat istikrarı…
Enflasyonla mücadelenin odağında kuşkusuz fiyat istikrarı var.
Fiyatların istikrarlı olması fiyatların hiç değişmeyeceği anlamına gelmez.
Burada çapa öngörülen yıllık enflasyondur.
Örneğin KKTC’de 2024 yılı enflasyon oranı % 52,29 hesaplandı.
2025 yılı için hedeflenen enflasyon oranı ise % 35 olarak açıklandı.
Demek ki fiyat istikrarından anlamamız gereken şey Aralık 2024’te 1735,33 olan genel tüketici fiyatları endeksinin Aralık 2025 itibariyle 1969,6’yı aşmaması gerektiğidir.
Bir başka anlatımla, özen gösterilmesi gereken husus, genel mal ve hizmet fiyatlarının en fazla % 35 artacağı piyasa koşullarının oluşturulabilmesidir.
Fiyat istikrarı nasıl sağlanır?
Bunun için dengeli bir plana / programa ihtiyaç duyulmaktadır.
Sadece talebi / tüketimi dizginlemeye veya baskılamaya dönük politikalar uygularsanız halkın alım gücünün dramatik şekilde düşmesine yol açabilirsiniz.
Tam tersine sadece piyasa fiyatlarını baskılamaya dönük vergi indirimleri ve benzeri yöntemlere başvurur ve talebi / tüketimi dizginlemeye dönük tedbir almazsanız bu da enflasyonla mücadeleye zarar vereceği gibi bütçenin finansmanını da güçleştirecektir.
Siyasi istikrar ortamında ve güven telkin eden bir siyasi zeminde enflasyonla mücadelede başarı sağlanabilir.
Güven duygusunu etkileyecek en önemli faktör ise kamu kaynaklarının ayrıcalıklı bir kesime kontrolsüzce kullandırıldığına dair algının tersyüz edilmesidir.
İşte bu ideal siyasi koşullarda hem alım gücünü koruyacak tedbirler hem de talebi / tüketimi düzenleyecek bir politika paketi ile toplumsal uzlaşıyı da gözeterek enflasyonla mücadelede mesafe alınabilir.
Politika paketinin temel unsurları…
Böylesi bir politika paketinin temel unsurlarının başında 2025 yılında devletin toplayacağı vergilerdeki artış oranının % 35 ile sınırlandırılması gelmektedir.
Ciddiyet ve inandırıcılık açısından bu çok önemlidir.
Eğer bu oranının üzerinde artışlarla yıla başlanmışsa, daha ilk günden tren kaçırılmış, hükümet kendi koyduğu hedefi göz ardı etmiştir demektir.
“Efendim biz geçen yılın enflasyon oranına göre gelir artışı öngördük” diyecek bir hükümetin ise enflasyonla mücadele bilincindeki ciddi çarpıklıklar veya eksiklikler hemen göze çarpmaktadır.
Yazının girişinde bahsettiğim televizyon programında Sayın Özdemir Berova’nın fon uygulamalarındaki artışı ve yeni ürünlere fon getirilmesi hususundaki canhıraş savunmasını da bu çarpıklığın veya eksikliğin ciddi bir göstergesi olarak değerlendirmek mümkündür.
Enflasyonla gerçek manada mücadele eden bir hükümetin fonlara ilişkin matematiksel etkiyi bir tarafa bırakıp siyaseten “fon” kelimesini kullanmanın dahi ciddi sakıncalarını öngörebilecek düzeyde ekonomi bilgisine sahip olması beklenir.
Şeytanın gör dediği…
KKTC’de kamu çalışanlarının ücretlerini belirleme mevzuatı ile asgari ücret belirleme geleneği ideal siyasi koşullarda yürütülmesi beklenen enflasyonla mücadele bilinciyle ciddi tezatlıklar içermektedir.
Bir başka anlatımla, halkın oylarıyla seçilmiş ve ülkeyi yönetmesi beklenen kadroların bu bağlamda ciddi kararlar alıp uygulaması neredeyse imkânsız gibidir.
Örneğin 2024’teki uygulama, tüketici fiyatları endeksi yıllık % 53,29 oranında artarken kamudaki ücretlerin % 62,89 oranında artması sonucunu doğurmuştur.
Bu da bütçe açığına yol açmış ve can havliyle fiyat istikrarını zedeleyecek şekilde vergi uygulamalarını gündeme getirmiştir.
Enflasyonla mücadele niyeti ve kararlılığı olan bir hükümetin el yordamıyla bu oranı dizginleyecek tedbirlerden medet ummak yerine bütünlüklü bir enflasyonla mücadele programı kapsamında gündeme getirilecek tüm diğer politika unsurlarının yanı sıra köklü bir reformla kamu harcamalarının tamamının öngörülen enflasyon oranı ile paralel seyretmesini sağlayacak bir düzenlemeyi gündeme getirmesi beklenir.
Kuşkusuz bu düzenleme yol kazalarına karşı çalışanları koruyacak unsurları da barındırmalıdır. Öngörülenin üzerinde enflasyon oranlarına ulaşılması halinde çalışanların alım gücünü koruyacak şekilde otomatik çalışacak bir düzenleme ile riskler bertaraf edilebilmelidir.
Fiyat istikrarı sadece devletin uyguladığı vergiler ve ücret politikası ile sınırlı değildir.
Fiyat istikrarı için teşvik uygulamalarının üreticilerin maliyetlerini azaltacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu da söz konusu bütünlüklü politika paketinin önemli unsurlarından bir tanesi olacaktır.
Hiç kuşku yok ki yıllardır geciktirilen diğer tüm yapısal reformlar da fiyat istikrarını desteklemeye yönelik gözden geçirilmeli ve hızlıca hayat bulmalıdır.
Bu yapısal düzenlemelerin başında kamuda verimliliği sağlayacak olan kamu reformu gelirken diğer kamusal hizmetlere ilişkin de gerek işletmelerin maliyetleri gerekse de halkın alım gücünü olumsuz etkileyen alanlardaki reformlara ve / veya yatırımlara öncelik verilmelidir.
Örneğin gelişmiş ülkelerde olduğu gibi enerji alanındaki yatırımların ve yapısal düzenlemelerin hızlandırılmasıyla bile enflasyonla mücadelede ciddi mesafe kat edilebilecektir. KIBTEK’in finansman maliyetlerinin personel maliyetleri ile eşitlendiği göz önünde tutulursa bu alanda atılacak kararlı adımların enflasyonla mücadeleye katkısı daha kolay anlaşılabilecektir.
Devlet finansman ihtiyacını nasıl karşılayacak?
Başta destek uygulamaları olmak üzere böylesi bir politika paketinde gündeme gelebilecek kamu harcamalarının mevcut bütçe açığı dikkate alındığında ham hayal gibi algılanması ve küçümsenmesi çok yaygın bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.
2024 yılında devletin defalarca ve cari harcamalarını karşılayabilmek için (bile) kısa vadeli borçlanmaya gittiği dikkate alındığında, bütünlüklü bir politika paketi kapsamında gündeme gelebilecek ilave kamu harcamalarının nasıl karşılanabileceği sorusunun cevabı da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Sonuç yerine…
Enflasyonla mücadele bir bilinç işidir.
Ağzınızdan çıkacak tek bir kelime dahi o bilince sahip olup olmadığınızın göstergesine dönüşebilir.
O nedenle tüm siyasilerin ekonomik ve mali konulara ilişkin iki kere düşünerek söylemlerde bulunmaları bugünümüz ve yarınlarımız açısından büyük önem taşımaktadır.
Enflasyonla mücadelede salt popüler konular üzerinden eleştiri yükselterek bir yere varılamayacağı gibi hızlı çalışacak bir izleme mekanizması ile Türk Lirasındaki gelişmelerin takip edilmesi ve dinamik bir yaklaşımla politikaların sürekli gözden geçirilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.