Erhürman Kazanırsa Türkiye ile Ortak Strateji Nasıl Olur?

22 Kasım 2024 – Özker Özgür kabri başında anılırken…

Benim idealim birleşik bir Kıbrıs’tır.

Babam Özker Özgür, ölümünden hemen önce “hiçbir onurlu Kıbrıslı bölünmüşlüğü özümseyemez” demişti.

Bu sözü her zaman aklımda tuttum.

Sentez siyasetiyle (sol jargondaki ifadesiyle diyalektik bir anlayışla) ilerlemeyi savunduğum için zaman zaman dar siyasi hesaplarla bu konuda ucuz argümanlar geliştirenler olsa da son nefesime kadar tercihim nettir.

Kıbrıs’ta iki toplumun çatışmasını değil işbirliğini ve birlikte geleceğe yol almasını isterim.

Her zaman barıştan yana oldum.

Üstelik bu tutumumu sadece Kıbrıs sorununa değil siyasetin ve hayatın her alanına yansıttığımı beni tanıyan herkes çok iyi bilir.

Ancak yıllardır süren müzakereler sonuçsuz kalmıştır.

Rum tarafının oyalama ve zaman kazanma siyaseti yüzünden güven zemini erimiştir.

Babam Özker Özgür, daha 1990’lı yılların başlarında Kıbrıslı Rumlara hitaben çözüm konusunda ciddi olmaları gerektiğini, aksi takdirde müzakere edecek Kıbrıslı Türk bulamayacaklarını söyleyerek uyarılarda bulunmuştu.

Bugün Kıbrıs Rum liderliğinin Kıbrıslı Türkleri görmezden gelerek her konuyu doğrudan Türkiye’yi muhatap alıp kendi siyasetini ileriye taşıma gayreti, asla iyi niyetle bağdaşmamaktadır.

Bizi yok sayan bir zihniyetin devrede tutulduğu açıktır.

Böyle bir tabloda iyi niyetli çabalar sonuç vermeyecekse Kıbrıslı Türklerin dünya ile bağlarının güçlenmesine de karşı değilim.

Bugün Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasında çelişki gibi sunulan tabloya bu pencereden bakıldığında aslında iki farklı ama birbirini tamamlayan anlayış görünüyor.

Türkiye diyor ki, “Biz uzlaşmak istiyoruz ama Rumlar federasyonla dalga geçiyor, güvenimiz kalmadı, o halde KKTC tanınsın.”

Bu yaklaşım, Kıbrıslı Türklerin yalnız bırakılmaması gerektiği fikrinden besleniyor.

Öte yandan, eğer karşılıklı al–ver esasına dayalı, Türk tarafının da onaylayacağı bir çözüm ortaya çıkarsa, Türkiye’nin buna da itiraz edeceğini düşünmüyorum.

Yani Ankara’nın iki devletli çözüm ısrarı yereldeki statükocu zihniyetten farklı olarak çözümsüzlüğü kalıcılaştırmak için değil Rum uzlaşmazlığını dünyaya göstermek için kullanılan bir araçtır.

Tam bu noktada Erhürman’ın liderliği kritik bir imkan sunuyor.

Onu sadece federasyon savunucusu olarak değil çözüm perspektifini günün şartlarına uyarlayabilen bir lider olarak görmek gerekir.

Erhürman’ın vizyonu hem Türkiye’nin hassasiyetlerini gözetebilecek hem de Kıbrıslı Türklerin dünyaya açılma iradesini güçlendirecek bir zemine dayanıyor.

Türkiye’nin uluslararası arenada dile getirdiği iki devletli çözüm söylemi, Erhürman’ın sonuç odaklı diplomasi anlayışıyla birleştiğinde, Rumların samimiyetsizliği daha görünür hale gelecektir.

Bu da Kıbrıslı Türklerin muhatap alınmasını kaçınılmaz kılacaktır.

Erhürman’ın içeride reformların ilerletilmesi ve şeffaflık gibi konularda belirleyeceği tutum, Kıbrıslı Türklerin demokratik ve güçlü bir toplum olduğunu kanıtlayacaktır.

İzolasyonların kırılması için sağlam bir zemin oluşacak, tanınma hemen gelmese bile dünyaya açılmanın yolları çoğalacaktır.

Üstelik bu durum Türkiye’nin vilayetleştirme politikası yürüttüğüne dair dünyada oluşan algıya da tokat gibi bir yanıt niteliği taşıyacaktır.

Sonuçta Erhürman’ın seçilmesi halinde ortaya çıkacak tabloyu çelişki değil stratejik bir tamamlayıcılık olarak görmek gerekir.

Türkiye’nin uzlaşmaz Rum tarafını ifşa etmeye dayalı çizgisiyle Erhürman’ın çözüm perspektifini merkeze alan vizyonu birleştiğinde, Kıbrıslı Türkler hem masada hem de uluslararası camiada daha güçlü bir konuma yükselecektir.

Ve ben, Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir çözüme yaşamını adamış, federal çözümü bu çerçevede tüm risklerine rağmen son nefesine kadar savunmuş bir babanın evladı olarak, bu stratejiyi karşılıklı kabul edilebilir çözüm için çok doğru ve kritik bir strateji olarak görüyorum.

Dolayısı ile en doğru karar Erhürman’ı seçmemizdir. En doğru kararı vereceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Yorum bırakın