Bugün ölüm yıldönümün. Tam 3 yıl oldu. Biliyor musun? Bir torunun geldi dünyaya. İsmini Ada koyduk. Çok düşündük aslında. Zehra koyacaktık adını. “Ada Özgür” ismini senin de çok beğeneceğinden emin olduğumuz için Ada isminde karar kıldık. Görevimiz, her bakışımızda bize seni hatırlatan Ada’nın senin gibi ilkeli, çalışkan ve dürüst bir insan olması için elimizden geldiğince yönlendirici olmaya çalışmaktır.
Bugün 28 Ekim. Seni ölümlerle değil doğumlarla anacağız yaşamımız boyunca. Son doğum gününde sana yazdığım mektubu hatırlıyor musun? Taşlı bir yolda ilerliyoruz sana verdiğimiz sözümüzü tutabilmek için…
Hala, hem anne hem öğretmensin bizler için. Kalbimizdesin. Seni asla unutmayacağız…
İşte sana son doğum gününde yazdığım o mektup:
“Yarın 28 Ağustos…
Senin doğum günün…
Doğum günün kutlu olsun!
Bize hem annelik hem de babalık yaptın.
Değerli bir öğretmen ve aynı zamanda zor bir yolu seçmiş bir liderin eşi olarak toplumumuza yaptığın katkılarla ne kadar övünsen az…
Her şeyden önemlisi bizim öğretmenimiz oldun.
Hayatı, zorluklarla baş etmeyi bize öğrettin.
Başımız dik, alnımız açıksa, senin sayende…
Öğretmenlik mesleğine ilk atıldığın dönemde üniversite hayatın boyunca öğrendiklerini toplumuna aktarmak için çeşitli zorluklara göğüs gerdin.
Çalıştığın okulda ilk çoktan-seçmeli sınavları uygulamaya kalktığında karşı karşıya kaldığın tepki ve okul müdürünün sergilediği olumsuz tavırlar seni yıldırmadı.
Sabahlara kadar çalıştın ve eğitimde davranışçı ekolün toplumumuzda dünya standartlarında uygulanabilmesi için elini taşın altına koydun.
Sadece öğrencilerin değil öğretmen arkadaşların da seni çoğu zaman örnek aldılar.
Seni hep “Fırtına Zehra”diye çağırdılar…
İlerici olmanın dezavantajlarını meslek hayatında da yaşadın.
Ezildin, hor görüldün…
Haksızlıklar karşısında gözyaşlarını tutamadın ama hiç yılmadan çalıştın.
Bırak devlet yönetimini, okulunda bile idari bir görev senin için hep hayal oldu.
Anti-demokratik UBP düzeninde bile yapabileceğinin en iyisini yapmayı hep görev bildin.
O yıllarda öğretmen bilgi aktarandı.
Otoriterdi.
Eğitimin odağında sadece bilgi ve beceriler vardı.
Öğrenci pasifti, söyleneni yapmakla ve verilen bilgiyi öğrenmekle mükellefti.
Öğretmen merkezli bir sistem vardı.
Öğretmenler tek doğrucu bir felsefeyle hareket ediyorlardı.
Belki eğitimi ele alışın ve felsefen açısından davranışçı ekolün Kıbrıs’taki liderlerinden oldun ama senin uygulamaların aynı zamanda öğrenci merkezliydi de.
Çok insana matematiği sevdirdin.
Yaparak yani bir problemi çözebilmenin verdiği hazzı yaşayarak öğrencilerin hep daha çok öğrenmeye istekli oldular ve başarılarıyla hem sana hem de ailelerine büyük mutluluklar yaşattılar.
Velhasıl sadece kitaplardan, hocalarımızdan, öğrencilerimizden ve meslektaşlarımızdan değil senden de çok şey öğrendik eğitime ilişkin.
Şimdi dünya değişti ve daha da karmaşıklaştı.
Senin öğrenci merkezli uygulamalarının yanı sıra eğitimin felsefesi de öğrenci merkezli oldu.
Gerçek ve doğru da tek değil artık.
En sağlıklı eğitim ortamları, tam da senin yaptığın gibi güzel sentezler geliştirerek oluşturulabiliyor günümüz koşullarında.
Genç bir öğretmenken siyasi düşüncelerin milliyetçi çizgiye daha yakınmış.
Babamla tanıştın…
Ve sonra onun arkadaşlarıyla…
“Naci Talat beni ikna etti” dedin.
Değerlerin arasına barış ve demokrasiyi de ekledin.
Kıbrıs’ta solun gelişmesi ve bugünlere gelmesi için çok çalıştın.
Bir öğretmen olarak çalıştın…
Bir anne olarak…
Ülkesi için canını bile vermeye hazır alçak gönüllü bir yurtsever olarak…
3 yıl önce babama bir söz verdik:
Kendi bağlamımızda, onun katkılarıyla belirlenen ilkeler ve hedefler doğrultusunda Kıbrıs’ta insan haklarının gelişmesine, demokrasinin kurumsallaşmasına ve bu doğrultuda güzel ülkemizin bir barış adasına dönüştürülmesine dönük çalışmalara elimizden geldiğince katkıda bulunacağız dedik.
Belki kırgınsın birtakım yaşanmışlıklara hala…
Ama bir TV programında söylediklerinle yine yol gösterici oldun…
CTP, senin de katkılarınla oluşan değerlerine yaraşır biçimde, yaşanan olumsuz tecrübelere rağmen senin çağrınla geçmişten geleceğe bir köprü kurmayı başardı.
Şimdi de sana söz veriyoruz:
Şartlar elverdiğince, yine kendi bağlamımızda, toplumumuzda çağdaş eğitim normları ölçütünde gelişmelere katkıda bulunmayı görev bileceğiz.
Bunun için dünya bir tarafa kendi toplumumuz bir tarafa diyerek bir karar aldık.
Kıbrıs’ta yaşamayı seçtik…
Senin yolunu seçtik…
Kıbrıs Türk eğitimine tüm baskılara rağmen anti-demokratik bir düzende özverili bir öğretmen olarak yaptığın katkılar unutulmayacak…
İyi ki doğdun anne…
İyi ki varsın ve hep var olacaksın!”
Sevgili Birikim Baban Babamız gibiydi, Annen de Annemiz kadar değeri ve kutsaldı benim için. onların bizlere öğrettikleri yaşamımız boyunca bize rehber olacak. yattıkları yerde rahat uyusunlar. mekanları cennet olsun
Kazım DENİZCİ