2008 Küresel Finans Krizi’nin ardından dünya ekonomisinde yaşanan toparlanmaya rağmen uzmanlar hâlâ küresel düzeyde önemli risk ve kırılganlıkların varlığından söz etmektedir.
Bu risk ve kırılganlıkların ortadan kaldırılması için tüm dünyada ve bölgemizde ülkeler arasında ciddi bir etkileşim ve ortak çalışma yaklaşımı vardır.
Bu ortak çalışma yaklaşımının temel mantığı ise küresel düzeyde ekonomik toparlanmanın devamı, yapısal reformların hayata geçirilmesi, ülke borçlarının sürdürülebilirliğinin sağlanması, finansal istikrarın korunması ve sorunların başka ülkelere ve bölgelere bulaşmasının önüne geçilmesidir.
Tüm bu alanlarda dünyada ve bölgemizde çok ciddi tedbirler alındığı da bilinmektedir.
Güney’in Troyka ile imzaladığı anlaşma ve bizim Türkiye ile imzaladığımız üç yıllık programlar, küresel düzeyde şekillenen politikaları ülkemize de yansıtmaktadır.
Güney’in durumu ile karşılaştırıldığı zaman küresel politikaların Kuzey’e olumlu ve olumsuz yansımaları çok daha düşük düzeylerde olmakta ve acı reçeteler yakıcı bir biçimde gündeme gelmemektedir.
Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Türk basınına da yansıyan bir habere göre Güney’deki kamu çalışanlarının maaşları neredeyse 18 yıl önceki maaşlarıyla eşitlenmiştir.
Tüm dünyada böylesi acı reçetelerin dayandırıldığı temel mantık ise kamu harcamalarını azaltarak ülkelerin işgücü piyasalarına esneklik kazandırmak, özel sektörde yerli işgücü arzı yaratmak ve kamu görevinde istihdam edilmeyi cazip olmaktan çıkarmaktır.
***
28 Temmuz 2013 Erken Genel Seçimleri öncesinde mevcut sistemimizin sürdürülemez olduğunu ve değişim için ciddi çaba sergilememiz gerektiğini hep birlikte enine boyuna tartışma imkânımız oldu.
Tüm bu tartışmaların sonucu ise değişim için siyasi irade sergilenmesinin bir zorunluluk olduğu tespitiydi.
Yine bu tartışmalarda, 1974 sonrasında oluşan yapımızda siyasetçilerle seçmenler arasındaki ilişki biçimi en sert şekilde eleştirildi.
Siyasetçi-vatandaş ilişkilerinin kamu kaynaklarının dağıtımı üzerinden şekillendiği ve bunun çarpık bir ilişki biçimi olduğu defalarca dile getirildi.
Seçimin ardından sürdürülebilir bir toplumsal ve ekonomik yapı yaratma iddiasına sahip bir Hükümet kuruldu.
Tüm CTP ve DP milletvekilleri böylesi oldukça iddialı bir temel vizyona dayandırılmış olan Hükümet Programı’na güvenoyu verdi ve halen bu güvenoyu ile hükümet çalışmalarını sürdürmektedir.
Dünyadaki gidişatın aksine hiçbir acı reçete içermeyen CTP-DP Hükümet Programı’nda, sosyal devlet anlayışına, fırsat eşitliğine ve vatandaşlar arasında gelir uçurumu yaratmayacak uygulamalara özel önem atfedilmektedir.
Hükümet Programı, toplumsal kaynaklarımızın etkin ve verimli kullanımı konusunda düzenleyici ve denetleyici olacak bir devlet yönetimini öngörmektedir.
Hükümetin maliye politikaları da doğal olarak bu çerçevede belirlenen ilkelere dayandırılmıştır.
Gelirleri artırma konusundaki kronik sorunlarımızı aşmak için geçtiğimiz 14 ay boyunca Maliye Bakanı Sayın Zeren Mungan’ın yoğun çaba sergilediğine şahit olduk.
Komitemiz yoğun çalışmalarına rağmen Hükümet’in bu alanda hazırladığı yasa tasarılarının tümünü Genel Kurul’a sevk etmekte yetersiz kaldı.
Hükümet tarafından Meclis’e havale edilen yasalar bütünlüklü olarak değerlendirildiğinde, tüm popülist eleştirilere rağmen bilhassa kayıt dışılıkla mücadele kapsamında mesafe kat edildiğini iddia etmek mümkündür. Kuşkusuz, daha da atılması gereken çok adım vardır.
Elbette herkesin tüm bu çalışmalara ilişkin kendi siyasi görüşüne ve bakış açısına bağlı olarak Hükümeti denetleme ve yanlışlarını eleştirme hakkı bakidir.
Ancak Hükümetin, kurulduğu aşamada programında yer verdiği kamu bütçesinde gelir gider dengesinin kurulması temel hedefinden ve bu öngörü doğrultusunda taahhüt ettiği ilkesel duruştan geri adım atması, kuşkusuz siyasi iradenin farklılaşması anlamına gelecektir.
Mali disiplini sağlamak, harcamalarında verimliliği temel almak ve kamu açıklarını kontrol ederek azaltmak bir devlet politikası olarak Hükümet Programı’nda yer almaktadır ve bu politika, hükümet görevini sürdürdüğüne ve programını değiştirmediğine göre halen yürürlüktedir.
Hükümet tarafından kamu maliyesi dengesinde sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi amacıyla sıkı maliye politikaları uygulanmaktadır.
Hükümet Programı’nda da yer aldığı şekliyle, “kronikleşmiş ciddi bir sorun olan bütçe büyüklüğünün %80 ile %90 aralığında gerçekleşen personel ve transfer harcamalarını azaltmanın tek bir yolu vardır o da bütçenin gelirler kısmını büyüterek giderler kısmında yeni mükellefiyetler getirmemektir”.
***
Bilindiği üzere yasama ile yürütmenin birbirinden bağımsız iki farklı organ olarak çalışmalarını yürütmesi demokrasinin bir gereğidir.
Yasama organımız olan Cumhuriyet Meclisi çatısı altında Hükümet programına güvenoyu vermiş milletvekillerinin çoğunluğuyla oluşan komiteler, yasaların Genel Kurul’a sevk edilebilmesi için yoğun çalışmalar yürütmektedir.
Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi de gündemine giren tüm yasa tasarısı ve önerilerini gerek Hükümet Programı’ndaki ilke ve politikalarla uyumluluk gerekse ülkemizdeki mevzuatla uyumluluk açısından gözden geçirmekte, halkın genelinin çıkarlarını gözetecek biçimde çalışmalarını sürdürmektedir.
Ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik konjonktüre bağlı olarak Hükümet Programı ile çerçevesi çizilen mali politikalarla çelişkiler arz edebilecek birtakım taleplerin zaman zaman gündeme gelmesi çok doğaldır.
Kuşkusuz, çoğunlukla, bu taleplerin doğruluğu şüphe götürmeyecek haklı bir yönü vardır o da sosyal adaleti geliştirme ve eski yasalardan kaynaklanan mağduriyetleri giderme ihtiyacımızdır.
Komitemiz, temel devlet politikası addedilen bütçenin giderler kısmında yeni mükellefiyetler getirmemek koşuluyla özellikle personel ve transfer harcamalarına ilişkin tüm önerileri değerlendirerek sosyal adaleti geliştirmek için çalışmaya hazırdır.
Gündemdeki taleplere ilişkin mevcut Hükümet Programı’nda ifade edilen politikalarla farklılıklar arz edecek yeni yaklaşımlar şekillenecekse, bu konuda toplumumuzun siyasi iradesini temsil eden Hükümet’in ve Hükümet’i oluşturan siyasi partilerin öncelikli olarak Hükümet Programı’nda ifade edilen temel politikalarda değişikliğe gidildiğini komitemizce de algılanabilecek biçimde kamuoyu ile paylaşmaları büyük önem arz etmektedir.
Bu aynı zamanda demokrasinin de bir gereğidir.
Böylesi köklü politika değişiklikleri durumunda yeni politikaları en verimli şekilde hayata geçirmek adına siyasi iradenin Meclis çatısı altında da gerekli organizasyonları yapacağı kuşkusuzdur.
Bu bağlamda, 24/2012 sayılı Özelleştirme Yasası’ndan kaynaklanan sıkıntıların aşılması için önerilerinizi dinlemek ve siyasi etik çerçevesinde gerekli çalışmaları yürütmek komitemizin görevleri arasında yer almaktadır.
Randevu talebinize konu olan Özelleştirme Değişiklik Yasa Önerisi, komitemizin gündemindedir ve biz bu konuda daha önce görüştüğümüz HAVA-SEN ve KTAMS yetkililerine şu görüşleri aktardık:
- Sosyal adalet konusunda hassasız ve bu anlamda mağduriyetleri gidermeyi önemsiyoruz.
- Yasa Önerisi’nin mali boyutları ile ilgili Hükümet yetkilileriyle istişare edeceğiz.
- Komitemiz sosyal sürecin sekteye uğramaması ve önerinin hiçbir biçimde hasıraltı edilmemesi adına şeffaflıkla üzerine düşeni yapacak ve en kısa zamanda öneriyi görüşecektir.
Bu üç konudaki ilkesel yaklaşımımızı açık bir dille ifade etmiş olduğumuz halde henüz siyasi irade şekillenmeden yani biz komite olarak Hükümet ve Hükümeti oluşturan siyasi partilerle istişare aşamasını tamamlama şansına erişemeden kamuoyunda doğrudan komitemizi hedef alan açıklamalar yapılmış olması üzücüdür. Bu sağlıksız tavır demokratik teamüllerle de ciddi şekilde çelişmektedir.
Sosyal süreci ağır tahribata uğratan bu gibi yaklaşımların söz konusu yasadan etkilenen 336 çalışana olumsuz biçimde yansımaması adına biz siyasi olgunlukla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Küresel gelişmelerin baskısı altında gündeme gelen maliye politikalarını mümkün olduğunca mağduriyetlere sebebiyet vermeksizin ülke koşullarımıza uyarlamak bize göre toplumsal varoluşun bir gereğidir ve siyaset kurumu bir bütün olarak bu sorumlulukla karşı karşıyadır.
Bizim için bundan daha önemli olan ise çalışan kesimlerin örgütlülüğü ve bilinçli mücadelesidir. Çünkü belirli dönemlerde gündeme gelen maliye politikaları gelip geçici olabilir, çalışanlar adına kamuoyuna hitap edenler demokratik teamülleri hiçe sayabilir ancak çalışan kesimlerin hak mücadelesi sonsuza kadar sürecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, karşılıklı saygı temelinde diyalog kanallarını hep açık tutmaya gayret ederek üyelerinin haklarını korumak ve ileriye taşımak adına mücadele yürüten KAMU-SEN’e ziyareti için teşekkür eder, çalışmalarında başarılar dilerim.
Birikim Özgür
Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi Başkanı
15 Ekim 2015