Yurdagül B. Atun’a mektup…

Sayın Yurdagül Beyoğlu Atun,

Samimiyetinize inanarak 13 ve 14 Kasım tarihlerinde Star Kıbrıs Gazetesi’nde peş peşe yayınlanmış iki köşe yazınızla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Takdir edersiniz ki “Var mısınız?” başlıklı köşe yazınıza konu olan sürdürülemez yapımız uzun yıllar içerisinde oluşmuştur.
Uzun yıllar içerisinde oluşmuş bu yapıyı dönüştürmenin yöntemi olarak maaş ve maaş nitelikli harcamaların azaltılmasını yani özveri kültürünü işaret ediyorsunuz.
Kamu çalışanlarına bir çağrı niteliği taşıyor düşünceleriniz:
“Daha çok çalışalım, daha az kazanalım ve (talep ettiğiniz biçimde) dışa bağımlılığı ortadan kaldıralım”…
Özveri kültürü ile sürdürülebilir bir yapıya kavuşma sürecimiz arasında elbette doğrudan bir bağ kurmak mümkündür.
Bunun için ilgili tüm paydaşların bahsi geçen kültürü içselleştirmesi şarttır.
Böylesi toplumsal koşulları oluşturmak için sadece siyaset kurumunun değil tüm ilgili paydaşların katılımının sağlanması gerekir. Bir başka deyişle, bu gidişatın salt siyaset kurumunun ya da iktidarların iradesi ile sağlanamayacağı ortadadır.
Siyasi iradenin sürdürülebilir bir yapı için yapması gerekenler muhakkak ki vardır.
Öncelikli olarak bütçe açığının yüzde 6’yı aşmaması ve kamu borç stokunun çevrilebilmesi gerekmektedir.
CTP-DP Hükümeti, 2014 yılında bu iki konuda önemli mesafe kat etmiştir.
2014 için öngörülen bütçe açığı 357 milyondan 100 milyonun altına düşürülmüştür.
2015 içinde kamu borç stokuyla ilgili bazı tedbirler alınması öngörülmektedir.
Bütçe disiplinin yanı sıra sosyal adaleti ve vergi adaletini gözeterek kamu gelirlerinin artırılması ile kamu giderlerinde ek mükellefiyet yaratılmaması, Hükümet’in mali konulardaki ana ilkeleri olarak eksiksiz uygulanan esaslar olmuştur.
Tüm bunlar “mali sürdürülebilirlik” açısından dikkat edilmesi gereken hususlardır ve Hükümet bu alanda başarılı bir performans sergilemektedir.
Mali sürdürülebilirliği destekleyecek esas faktör kuşkusuz ekonomik sürdürülebilirlik yönünde atılacak adımlardır.
Gerek kamu kaynaklarının artan oranda üretimi ve istihdamı özendirmek için kullanılabilmesi gerekse üretim süreçlerindeki girdi maliyetlerini düşürecek mahiyetteki yapısal reformların hızlıca hayata geçirilmesi sayesinde hem mali hem de ekonomik sürdürülebilirlik yönünde somut adımlar atılmış olacaktır.
Sizin işaret ettiğiniz çerçevede “giderleri azaltma” politikası olarak nitelendirilebilecek önlemleri gündeme getirmeksizin de orta ve uzun vadede başarıyı yakalamak pekâlâ mümkündür. Bu yaklaşımın sosyal sürdürülebilirliği gözeterek reformları hayata geçirme imkânını doğuracağı inancındayım.
Zihniyet dönüşümüne bağlı olarak yukarıda sözü edilen temel ilkelerle çelişmeyecek bir anlayışın toplumumuzda hâkim kılınması önemlidir ve yöntem olarak en uç noktayı işaret etmiş olsanız dahi bu zihniyet dönüşümünü yazınızda işaret ettiğiniz için size teşekkür ederim.
“Fıkra gibi bir olay” başlıklı yazınıza gelince…
Üzülerek ifade etmek isterim ki bu yazınızın özü, bir önceki zihniyet dönüşümünü destekler mahiyetteki yazınızla çelişkilidir.
Sanatı yeterince destekleyememe hususunda uzun yıllar boyunca siyasette en üst düzey görevlerde bulunan ve sürdürülemez yapının oluşmasında ciddi payı olanlara öncelikli olarak hesap sormanız gerekmiyor muydu?
Sürdürülebilir bir yapıya geçişi siyasi hedef olarak benimsemiş olanlar açısından kamudaki sınırlı istihdam imkânlarının dengeli bir biçimde tüm ihtiyaç alanları için değerlendirilmesini önermek, Senfoni Orkestrası için belli sayıdaki kadronun sadece 2015 için Cumhurbaşkanlığı’nın diğer var olan imkânları çerçevesinde tamamlanabileceğini işaret etmek doğru olandı ve biz bunu yaptık.
İmkânlar ölçüsünde sanatı desteklemek, sürdürülebilir bir yapıya geçişteki başarı oranında her yıl sanatı destekleme imkânlarını artırmak, sosyal devletin en temel görevleri arasındadır. Sürdürülebilir bir yapıya geçişin hilafına kamu giderlerini artırmak ise uzun vadede ülkemiz sanatına ve sanatçılarımıza yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır.
Karl Marks’ın güzel bir sözü vardır:
“Dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek gerekir”.
Sanırım bizim açımızdan da zor olan mevcut sistemimizin sürdürülemez olduğunu tespit etmenin ötesinde bu yapıyı sosyal ve siyasal yönleriyle dönüştürmek için kararlı bir duruş sergileyebilmektir.
Mevcut yapının mimarlarının, değişim için kararlı bir tutum içerisinde olanları toplumun diğer kesimleriyle olduğu gibi sanat camiası ile de karşı karşıya getirmekten siyasi medet umduğu ülkemiz koşullarında, zihniyet dönüşümünü bütünlüklü bir bakış açısıyla ve tutarlı şekilde savunmak sanırım hepimize düşen önemli görevlerden bir tanesidir.
Nitelikli köşe yazılarınızla ülkemizdeki zihniyet dönüşümüne yaptığınız katkılardan ötürü size bir kez daha teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Birikim Özgür
CTP Milletvekili
6.11.2014

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s