Elektrikte siyasete düşen görev…

Elektrikte arz güvenliği yani son kullanıcıya elektriğin uygun maliyetle ve sürdürülebilir bir şekilde sunulması temel noktadır. Bunun için yapılması gerekenleri belirleme ve günümüze uygun bir yapı için hızla reformları hayata geçirme görevi ise siyasete düşmektedir…

AB ülkeleri ve Türkiye’deki reformlar incelendiğinde görülmektedir ki öncelikle üretim ve dağıtım varlıklarının etkin ve verimli bir şekilde işletilmesi sağlanmış ve bu yolla maliyetler düşürülmüştür. Arz güvenliği ve arz kalitesi artırılmış, dağıtımda teknik kayıpların ve kaçakların önlenmesi üzerinde durulmuş, gerekli yenileme ve genişleme yatırımlarının kamuya yük getirilmeden özel sektör tarafından sağlanması hedeflenmiş, üretimde ve ticari faaliyetlerde rekabet yoluyla ve hizmet kalitesinin düzenlenmesiyle sağlanan faydanın tüketicilere yansıması öngörülmüştür. Bu ülkelerde özellikle de üretimde rekabetçi bir yapının temin edilmesi esas alınmıştır…

Bizim de kendi koşullarımızda siyaset eliyle benzer bir süreci tecrübe etme mecburiyetimiz esastır.

CTP döneminde halkın ve Türkiye’nin katkılarıyla sektörde değişim adına önemli mesafeler kat edilmiştir. Üretim kapasitesi neredeyse üç katına çıkarılmış, teknik kayıplar ve kaçakların önlenmesi için yoğun çalışmalar yürütülmüştür. Kayıpları önlemek amacıyla AB katkısıyla akıllı sayaç uygulamasına geçilmiş, uygulamanın yaygınlaştırılması için özel sektör işbirliğiyle yatırım maliyetinin halka ve kamuya yansıtılmayacağı bir planlamaya gidilmiş ancak bu çalışmayı tamamlamak için hükümetin ömrü yetmemiştir. Sektörün çağdaşlaştırılması için ciddi hazırlıklar yapılmış, bir taraftan kamunun kurumsal kapasitesini artırmak diğer taraftan sektörü siyasetten arındırmak için ciddi adımlar öngörülmüştür. AB direktifleri doğrultusunda KIB-TEK’in yeniden yapılandırılması ve fonksiyonlarının ayrıştırılması da hedeflenmiştir.

CTP’nin bu alandaki çabaları öznel koşullarımız dikkate alınarak planlanmıştı. En büyük zorluk ise özel sektörün sürece katılımına ilişkin Türkiye ile farklı koşullara sahip olmamızdan kaynaklanmıştı. Türkiye’de yaşanan değişimlerle özel sektörün konumu güçlendi. Buna bir de uzun yıllar içerisinde oradaki Kıbrıs algısının “herhangi bir ilimiz” şeklinde yerleşmiş olması eklenince, sektördeki etkin firmaların burada da aynen Türkiye’deki gibi faaliyet yürütebileceği düşüncesi oluştu. CTP’ye göre ise burası Türkiye’nin herhangi bir ili değildi. CTP için iki devlet esasına dayalı sağlıklı ilişkiler kurulması temeldi. Buradaki elektrik enerjisi piyasası Türkiye’deki piyasanın bir parçası gibi düşünülemezdi. Rekabet olgusu da bu çerçevede ele alınmakta, özel sektörün tekelleşmesi riski göz önünde bulundurulmaktaydı.

Gelinen aşamada CTP’nin Türkiye ile ilişkilere ve elektrik enerjisi piyasamıza bakışında herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Öznel koşullarımızı dikkate alarak sektörü AB normlarında çağdaş bir yapıya kavuşturma kararlılığı ise devam etmektedir. Doğası gereği özel firmaların yeni pazarlara ulaşma dürtüsü nedeniyle Türkiye ile öngörülen ilişki biçiminin dışına çıkılması ve siyasi ilişkilerin zedelenmesi olasılığı halen geçerlidir. Bu nedenle öznel koşullarımız ışığında sektördeki reformları hızla tamamlamamız gerekmektedir. Ancak UBP’nin öznel koşullarımızı gözetmeksizin geri dönülemez adımlar atması ihtimali huzursuzluk sebebidir.

Toplumumuzda akıl izan sahibi herkes, “reformlar gerçekleştirilirken öznel koşullarımız dikkate alınsın” derken, günlük yaşamın keşmekeşinde temel ihtiyaçlarının derdindeki insanlara, “aydınlık için karanlığa razı olunuz” veyahut “siz küçük burjuvasınız o yüzden özverili değilsiniz” diye seslenirseniz sizi kim dikkate alacaktır? Hassas bir dönemden geçmekteyiz. Bilhassa Kıbrıslı Türk varlığını önemseyen herkesin çağın gerektirdiği reformları sahiplenmesi ve değişimin sözcülüğünü üstlenmesiyle elektrikte ve diğer alanlarda yarınlarımızı garanti altına alabileceğimizin bilincinde olmalıyız.

Geniş halk yığınlarının siyasetten beklentisi demagoji değil hizmettir. Çağdaş siyasi partiler açısından sivil toplumla temel politikalardaki ortak duruş toplumun önünü açacak reformlara ilişkin ortak bir tavırla taçlandırılabildiği oranda değer kazanacaktır…

23 Ocak 2012, Yenidüzen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s