Bu yazı, Kudret Özersay’ın sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta vergi konusundaki bir paylaşımının ardından yine aynı ortamda gelişen diyalogun tamamını içermektedir.
***
Kudret Özersay:
“Bu meselenin çözümü kolay. VERGİ AFFI’ndan kimler ne oranda yararlanacak onu detaylı olarak açıklayın, herkes NE OLDUĞUNA ya da OLMADIĞINA kendisi karar versin…”
Birikim Özgür:
Kudret hocam konuya duyarlılığına teşekkür ederim. Çok önemsediğim bir konu olduğu için katkı yapma ihtiyacı hissettim. Biliyorsun ülkemizde çok yüksek oranda bir kayıt dışılık var. Şirket ve bireylerin (mükelleflerin) yarıdan fazlasının kazancı oranında Anayasa’da yer alan “vergi ödevi” maddesine uygun şekilde vergi ödemediği bir sistemde yaşamaktayız. Hedef, kayıt dışılığı azaltmaktır. Bu bir devlet politikasıdır ve tek bir yasa ile değil kararlı, ilkeli ve uzun erimli bir mücadele sonucunda istenen sonuçlara ulaşılabilecektir. Vergi ile ilgili geçtiğimiz yasama döneminde pek çok yasa geçirilmiştir. “Vergi affı” diye tabir edilen ancak özünde hiç vergi ödemeyip de ülkedeki vergi adaletine olumsuz etkisi bulunan mükelleflere dönük çeşitli açılımları içinde barından kanun gücünde kararname ile devletin hiç ulaşamayacağı bilgilere ulaşma ve kamuya olan hiç ödenmeyecek borçların ödenebilmesinin sağlanması hedeflenmiştir. Geçmiş hükümetler “vergi affı” uyguluyordu neredeyse 6 ayda bir. Bu yapılan ise vergisini ödemeyenlere SÜRELİ bir ödeme imkânı ve hemen ardından da devletin çok daha etkin biçimde haciz, vs gibi yöntemleri devreye sokabileceği GEÇİCİ bir uygulamadır. Dolayısı ile haddime düşmese de benim senden şahsi beklentim kayıt dışılıkla mücadeleye desteğin yanı sıra kamuoyunda yaratılmaya çalışılan olumsuz algıların ötesini de halka anlatmamıza yardımcı olman ve dahası madem ki bilgi talep etme mantığı üzerinden bir sorgulama yapılacaksa da bu yasanın serüveninin daha detaylı bir şekilde kavranmasına katkıda bulunmak maksadıyla örneğin Cumhurbaşkanı’nın niye devletin tespit etmiş olduğu ödenmemiş vergilerin alenen affedilmesine dönük bir tavır içerisinde olduğunu DA sorgulamandır. Ayrıca şunu da belirtmek durumundayım; devlet kimsenin vergi borçlarını ya da ödediği vergileri istediği zaman açıklayamaz. Dönem sonlarında bu açıklama yapılır ancak gerek bu kararname gerekse diğer vergi yasalarından kimlerin hangi miktarlar oranında faydalandığına ilişkin bir açıklama yapılması mümkün değildir. Ancak somut gerçeklik şudur: Bu yasa sayesinde hiç ödenmemiş hatta devletin tespit etmekte aciz kaldığı vergiler tahsil edilmektedir. Halk yararına, örneğin batma aşamasına gelmiş esnafa veyahut da belediyelere ciddi miktarda borcu olan yurttaşlara dönük ciddi bir avantaj gündeme gelmişken, dar bir çevrenin siyasi mülahazalarla ve tam manasıyla suyu bulandırmak, hükümetin bu alandaki kararlılığına ve potansiyel başarısına gölge düşürmek ve kim bilir belki de bazılarının tespit edilmiş vergi borçlarının affedilmemesinin öcünü almak için başlattığı bir çabaya paralel, tek boyutlu bir sorgulamanın ötesinde vizyoner, ülkenin geleceği adına söz söyleyen, popülizm yapıyor algısı yaratmayacak biçimde, kayıt dışılıkla mücadelenin başarıya ulaşmasından memnuniyet duyacağını vurgulayan, kamu gelirlerinin artırılmasının önemini işaret eden bir gönderi ile partili partisiz herkesin takdirini hak edeceğini düşünmekteyim. Bilhassa ismin Cumhurbaşkanlığı adaylığı için gündemde iken ve adaylığının olası olduğunu açıkladığın bir aşamada benim şahsi düşüncem odur ki sağduyu sahibi toplum çevrelerinin senden beklentisi de bu yöndedir. Çalışmalarında başarılar dilerim…
***
Bu bölüm, Kudret Özersay’ın yedi madde ile paylaştığı görüşlerine verilen cevapları içermektedir. Her maddenin altında cevaplara yer verilmiştir.
Kudret Özersay:
Sevgili Birikim, yorum yazarak düşüncelerini paylaştığın için teşekkürler.
- Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınması konusunda bugüne değin hazırlanan raporları yakından takip etmekteyim ve kayıt altına alma girişimlerini ilke olarak benim de desteklediğimi belirteyim. Hatta bu konuda raporlarda kalacak fikirler yerine, bunları hayata geçirecek somut adımlarınız olacaksa her nevi katkıyı koymaya hazır olduğumu bilmeni isterim. Ancak bunun ne şekilde yapıldığı son derece önemlidir, yani bunun ülkede giderek daha da hızlı bir biçimde erozyona uğrayan adalet duygusunu bir o kadar hırpalayacak adımlarla/yöntemlerle yapılmasını doğru bulmam.
Birikim Özgür:
Kudret hocam vakit ayırıp düşüncelerini paylaştığın için teşekkür ederim. Sistematik, numaralandırarak değinmek istediğin konularda görüşlerini paylaşman bana ilk email tartışma gruplarındaki yazışmaları hatırlattı. Bu listelerde aralara girip görüş yazardık. Uzadıkça uzardı paylaşımlar. Ben de kısaca numaralarına göre paylaştığın görüşler ışığında oluşan düşüncelerimi paylaşmak isterim. Az önce fark ettim, Kıbrıs Postası önceki yazışmaları yayınlamış. Altında da “Özersay 7- Birikim 0” vs gibi insan onurunu zedeleyici çirkin yorumlar var. Ben niyetimin gol atmak olmayacağını bilhassa vurgulayarak düşüncelerimi yazacağım. Bu tip isimsiz çirkin yorumların fikir alışverişine katkıda bulunan herkese şu veya bu biçimde zarar verdiğini, kaybedenin ise toplum olduğunu düşünmekteyim çünkü biz birbirine sevgisi, saygısı üst düzeyde olan insanlar olarak dahi hiçbir konuda adam akıllı fikirsel düzeyde tartışma yapamayacaksak hızla değişen dünyada bir gün arkamıza dönüp baktığımızda bir arpa boyu yol kat edemediğimizi göreceğiz. Tıpkı son 40 yılda olduğu gibi!
- Kayıt dışılıkla mücadele konusundaki en somut rapor Zeren Bey’in de içinde yer aldığı bir ekip tarafından, Ticaret Odası’nın yürüttüğü bir proje ile hazırlanmıştı. Bu rapor hazırlandıktan sonra siyasi partilere ortak bir toplantıda sunulmuş ve o toplantıda söz alan siyasi parti temsilcileri de raporun içeriğini tasvip etmişti. İktidarda UBP vardı. Daha sonra bu rapor ışığında bir Eylem Planı oluşturularak Zeren Mungan’ın Maliye Bakanı olduğu Siber hükümeti döneminde Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak devlet politikasına dönüştürüldü. Yorgancıoğlu hükümetinde göreve devam eden Mungan, Maliye Bakanlığı’nın hükümet dönemi boyunca yürüteceği tüm çalışmaları bu eylem planına uygun biçimde yapılandırdı. Hükümet programında bunun detayları mevcuttur.
Zeren Bey’in yürüttüğü tüm çalışmalar 1) Kayıt dışı ekonomi ile mücadele, 2) Vergi ödeme alışkanlıklarının geliştirilmesi, 3) Ekonominin çarklarının döndürülebilmesi ve 4) Kamu harcamalarının hesap verebilirlik, şeffaflık ve verimlilik ilkeleri ışığında gerçekleştirilmesi esasına göre düzenlenmektedir.
Dolayısıyla vergide adaleti artırmak için teknik altyapının geliştirilmesine dönük E-Devlet, E-Gümrük ve EFT’nin tüm bankalarımızda kullanılması ile beyan, takip ve ödeme işlemlerinin bankacılık sistemi üzerinden yürütülmesini sağlayacak çalışmalar bu eylem planı kapsamında değerlendirilebilir. Aynı şekilde, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan 7 vergi yasası da bu kapsamdadır. Ben daha çok Meclis’teki görevlerim nedeniyle yasal düzenlemeler boyutunda çalışma fırsatı yakaladım. Bu yasaların bir bütün olarak değerlendirilmesi çok önemlidir. Çünkü bazıları vergisini ödeyene teşvik unsurlarını içerirken bazıları müeyyidelere atıf yapmakta, bazıları ise vergi sistemine ilişkin örneğin Re’sen uygulamasını siyasetsizleştirecek, tüm vergi uygulamalarında bağımsız bir kurulu devreye sokacak devrim niteliğindeki değişiklikleri içermektedir.
Sözün kısası, somut adımlar vardır. Katkı koymanın en etkili yöntemi ise kanımca tüm bu atılan ve atılacak olan adımlarla ilgili birinci ağızdan bilgi sahibi olabilmek adına ilgili yetkilileri ziyaret etmek veya zaman zaman yaptığınız gibi davet edip sohbet etmektir. Eğer bu çalışmalara ilişkin adalet duygusunu hırpalayan unsurlar varsa veya olmasa dahi bu konudaki hassasiyeti paylaşmak adına çeşitli uyarılar yapılacaksa, sanırım bu detaylı uygulamaları öncelikli olarak öğrenmek ve daha sonra eğer ihtiyaç duyulursa bir yargıda bulunup bunu toplumla paylaşmak en doğrusu olur kanaatindeyim. Çünkü eğer bu yapılmaz ve kısa yoldan belli düşünceler kamuoyu ile paylaşılırsa, önyargı mekanizması çift taraflı çalışmaya başlar ve “CTP’ye vurmak için böyle konuşuyorlar” ya da “ekonomiye dair hiçbir şey bilmeden işkembeden sallıyorlar” gibi bana göre hiçbir toplumsal fayda üretmeyecek karşı argümanlar gündeme gelir.
Kudret Özersay:
- Ama daha da önemli bir nokta şu: Kanun hükümde kararname kabaca 2007 – 2011 yılları arasında vergi borcu olanlara yönelik düzenlemeler öngörüyor. Yani KAYITLI ve fakat tahakkuk eden vergisini ödemeyen kişi/kurumlara dönük bir açılım yapılıyor. Tahakkuk eden vergi borcunun faizi veya belirli bir miktarı SİLİNEREK, zaten kaydı bulunan kişi ve kurumlar nasıl olup da “kayıt altına alınacaklar” anlamak güçtür. Kayıt dışılıkta kazandığını beyan etmeyen, gizleyen, yanlış beyanda bulunan kişi/şirketler bir nevi vergi hırsızlığı yapmış olurlar (başka bazı yasa dışılıklar hariç). Örneğin özel ders veren bir öğretmen, kaçak taksicilik yapan bir şoför, boş zamanlarında elektrik işleri yapan bir memur, başka tür kayıt dışılık örnekleri yanında, kayıt dışı ekonomiye örnektir. Bu ve benzeri kayut dışılıklarla mücadele etmenin yegâne ve en etkili yolu DENETİM’dir. Yani bizde olmayan şey!
Birikim Özgür:
- Burada çok önemli bir konuya temas ediyorsun. Denetimle devlete hiç bildirilmeyen ekonomik faaliyetlerin tespiti çok büyük önem taşımaktadır. Bankacılık sisteminin gelişmesiyle birlikte gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de gelirlerin takibinin kolaylaşacağını düşünüyorum. Bu konuda atılacak somut adımların takipçisi olmak gerekiyor. Yalnız bu noktada ekonomik faaliyetlerine ilişkin devlete eksik beyanda bulunulmasının da kayıt dışılık kavramı çerçevesinde değerlendirildiğini vurgulamakta fayda vardır. Bildirilmemiş stoklar veya değerlerin kayıt altına alınması ve ilerleyen zamanda devletin bunlarla ilgili bilgi sahibi olması hem devlet hem de bilançolarını güncelleyerek daha kolay kredi imkanına kavuşabilecek firmaların lehine sonuçlar doğuracağı muhakkaktır. Biliyorsun kamu çalışanlarının ikinci iş yapması yasal olarak mümkün değildir ama yaşamın pratiğinde bu gündemde gelebilmektedir. Benim bu konudaki şahsi düşüncem radikal bir kararla öncelikle insanların yasaklardan kurtarılması yönündedir. Kamunun verimsizliği en ciddi sorunlarımızdan birisi olarak karşımızda dururken siyaseten bu konuyu gündeme getirmek komik duruma düşme riskini de içinde barındırır. Kolay anlaşılabileceğini sanmıyorum. Ancak uzun erimli bir mücadele olan kayıt dışılıkla mücadelenin bu kangrenleşmiş sorunun aşılması yönünde atılacak adımları da içermesi bir zorunluluktur. Bugünkü koşullarda, mevcut insan kaynağı kapasitesiyle Maliye’nin tek tek tüm vatandaşların peşine düşemeyeceğinden hareketle, denetim olgusunun gerçekçi zeminde ve gelişen teknolojinin en etkili biçimde kullanılmasını öngörerek geliştirilebileceğini düşünüyorum.
Kudret Özersay:
- Vergisini ödemeyen, ödeyemeyen, kaçıran kişi ve işletmelere yaptırım uygulamak, ceza vermek, haciz yolu ile tahsil, ticaretten men gibi birçok ülkede uygulanan yollar varken seçilen yol, bu verginin faizinin silinmesidir, affedilmesidir. Ben vergi affı denilen şeyin her durumda yanlış olduğunu düşünen birisi değilim (ki o hallerde kara paranın sisteme dahil edilip ‘yıkanması’ riski de vardır ve çok dikkat edilmesi gerekir), ancak bunun çok şeffaf, kamuoyunu çok iyi bilgilendirerek, önceden hazırlayarak ve tüm kesimleri ikna ederek adalet duygusuna ve devlete olan güveni zedelemeyecek bir sürecin sonucunda hayata geçirmenin şart olduğunu düşünürüm ve ancak bu şekilde “popülist olmayan” bir yaklaşım ortaya konulmuş olunacağına inanırım. Zaten tam da bu nedenle yukarıda okuduğun post’ta “açıklayın ki her şey bilinsin” ve böylece bu tartışmada kimin ne yapmaya çalıştığı da ortaya çıksın diyorum. Bence “bunları açıklamak mümkün değildir” demek kolaya kaçmaktır. Bugün BRT’de sayın Mungan’ı da dinledim. Mesele A firması ya da B kişisi şu kadar vergi verecekti ama şu kadar silinecek meselesi değildir. Daha genel anlamda hangi sektörden kaç firma, kaç kişi, hangi oranda aftan yararlanabilecek, devletin toplayamadığı bu miktarların kağıt üzerindeki toplam miktarından ne kadarı affedilmiş/silinmiş olacak, ve çok büyük miktarlarda silme durumundan yararlanan şirketlerin sayısı en fazla ne olabilir gibi genel rakamlar elbette açıklanabilmelidir. Sadece bunlar bile, spesifik isim vermeden (eğer hükümet haklıysa ve kimseye bilerek yahut bilmeden özel bir kıyak geçilmiyorsa) pek çok şeyin netleşmesine ve pek çok iddianın düşmesine yardımcı olacaktır. Yukarıdaki postta söylenen de budur. Kaldı ki her yıl belirli dönemlerde basında çarşaf çarşaf vergi ödeyenlerin isimleri ve vergi miktarları yayınlanmaktadır. Bu ölçüde detaya girilmeksizin, şirketin cirosu ve karı üzerinde durulmaksızın toplam vergi borcu ve yararlanabileceği toplam af/silme ne kadardır kamuoyu ile neden paylaşılmasın? Yasal engel varsa bunun değiştirilmesi için neden adım atılmasın? Burası ölçek olarak küçük bir ülkedir, vergi gibi yaşamsal bir konuda olası söylentilerin, spekülasyonların önüne geçmenin en ideal yolu bu türden adımlardır diye düşünüyorum.
- Öte yandan hükümet yetkililerinin sürekli olarak bunun bir “af” olmadığını söylemesinin, teknik bir isimlendirme yoluyla geçmişte verilmiş olan bazı sözlerin ya da söylenmiş olan bazı şeylerin tam tersini yapıyor duruma düşmemek kaygısından kaynaklandığını düşünüyorum. İşte tam da bu nedenle kısa süre önce CTP-BG’nin Temmuz 2013 tarihli “Toplumsal Vizyonumuz Sosyal ve Ekonomik Programımız” belgesinde yer alan cümleyi herkese hatırlatma ihtiyacı duymuştum. Orada sizler kısa bir süre önce “Ödeyene ceza ödemeyene ödül şeklindeki uygulamalara neden olan, VERGİ ve diğer kamu alacaklarında uygulanan AFLARA DERHAL SON VERİLMESİ”den bahsediyordunuz (Stratejiler, 3.3.1, sayfa 137). Oysa şimdi bunun tam tersini yapıyorsunuz. Görüşleriniz değişmiş olabilir, buna saygı duyarım. Ancak bunu çıkıp kamuoyuna da “daha önce bu şekilde düşünüyorduk, yanılmışız” diyerek vizyon değişikliğine gidiyor olduğunuzu söylemeniz gerektiğini düşünüyorum. Tam da bu nedenle sizlerden aslında o yazdığım yazıya bir cevap bekliyordum (tabi görmemiş de olabilirsiniz). Demem şu ki, geçmişte bir vizyon olarak vergi konusunda ortaya koyduğunuza ters bir adım atıyor olduğunuzu “aslında bu bir AF değil” diyerek geçiştirmemeniz gerektiğini, aksi halde bana yazmış olduğunuz yorumda belirtilen “popülist” bir yaklaşımın ortaya çıkacağını, senin gibi genç bir siyasetçinin de bundan rahatsız olması gerektiğini düşünüyorum. Sen mesajını samimi yazdığın için ben de bu kadar açık ve samimi olarak yazıyorum.
Birikim Özgür:
3 & 4. Uygulamaya sokulan vergi yasalarından tüm vergi mükellefleri yararlanabilecektir. Başbakan bugün düzenlediği basın toplantısından son kararnameden 28 bin 304 esnaf ve şirketin yararlanabileceğinden söz etti. Önerdiğin çerçevede daha detaylı bilgilerin yasal çerçevede paylaşılabilmesi için ne yapılabileceğini araştırmam lazım.
Bu kararnameyi klasik vergi affı uygulamalarından ayıran en temel özelliği süreli olmasıdır. 3 ay zarfında başvuranlar belirli indirimlerden yararlanma şansına erişecek, başvurulmadığı takdirde devlet alacakları ceza ve faizleri ile birlikte aynen muhafaza edilecektir. Geçmiş hükümetler döneminde defalarca vergi affı yapılmış ve kamu gelirlerinin artırılması temel hedefinden ziyade göz göre göre kamunun alacaklarının traşlanması yoluna gidilmişti. Burada böyle bir şey söz konusu değildir. Bu anlamda biz konuyu hiçbir şekilde “vergi affı yapıyoruz” şeklinde değerlendirmedik. Affedilen bir şey yoktur. Belirli bir süre zarfında borcunu ödeyen veya yapılandıranlara belli kolaylıklar sağlanması ile vergi borçlarının affedilmesi arasında ciddi bir fark olduğunu düşünmekteyiz. Pratikte en azından bu üç aylık süre içerisinde ödenmesi gereken tutarların belli oranda azaltılması / silinmesi sanki de devletin alacaklarından feragat etmesi gibi yorumlanabilse de aslında tam aksine devlet alacaklarının peşine düşmekte ve bir tür karşılıklı özveriyle pek çok esnaf ve şirketin kâbusu olan batma durumundan çıkması ve aynı zamanda kamu gelirlerinin artırılması sağlanmış olmaktadır. Bu bağlamda, ben seçim öncesi ortaya konan vizyonla mevcut uygulamaların çelişmediğini düşünmekteyim. İnsanların bazen siyasi maksatlarla veya iyi bir şey olduğunu düşündüğüm şüphecilikle ya da yaşamları boyunca hiç ekonomik faaliyette bulunmadıklarından dolayı gemiyi yüzdürebilmenin stresini hiç yaşamadıklarından yapılan uygulamayı birilerine rant sağlama gibi yorumlamaları elbette ki muhtemeldir. Ancak siyasiler ellerini taşın altına koyacaklarsa ki bana göre ülkenin ekonomik gelişimi için bu bir koşuldur, çeşitli eleştirileri de göze almak durumundadırlar. Genç bir siyasetçi olarak ben popülizme karşı olduğumdan da fazla bu elini taşın altına koyma hadisesini de önemsemekteyim. Kısacası, herhangi bir vizyon değişikliği söz konusu değildir. Atılan ve atılacak olan adımları daha iyi anlatarak yukarıda saydığım sebeplerle gündeme gelebilecek eleştirileri bilgi paylaşımı ile cevaplamak ve yukarıda saydığım olumsuz sebeplerden ötürü gündeme gelebilecek iyi niyetli olmayan eleştirilere de şaşırmamak gerekir kanısındayım.
Kudret Özersay:
- Öte yandan Toparlanıyoruz Hareketinin girişimiyle bu konu ile ilgili olarak biri vergi, bir diğeri ise ekonomi uzmanı iki gönüllü arkadaşımızın şu anda bir değerlendirme hazırlamakta olduklarını, ona dayalı olarak daha farklı soruları da gündeme taşımaya kararlı olduğumuzu bilmeni isterim. Dikkatini çekmiştir herhalde, şahsen ben bu ana değin vergi affı konusunda sadece iki şey söyledim. Bunlardan ilki siyasetin iç tutarlılığı bağlamında daha önce partinin verdiği bir sözü hatırlatmaktı. İkincisi ise, kim ne oranda bundan yararlanacak bilgisini paylaşırsanız kimin haklı kimin haksız olacağı ortaya çıkar yönündeki düşüncemdi. Popülist davranma ya da başka açılardan kişisel menfaati olan başka isimlere hizmet etme yolunu seçmiş olsaydık vergi affı konusundaki açıklmalarımız inan çok daha farklı olurdu. Geçmişte eleştirilen re’sen vergi uygulamasına bugün de devam edilmesi, sonra da adeta bir at pazarlığına gidilerek insanların huzurunun bozulması ve diğer hususlara bu aşamada hiç girmiyorum.,
Birikim Özgür:
- Re’sen ile ilgili Vergi Usul Yasası’ndaki değişiklikler Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nin gündeminin ilk sırasındadır. Önümüzdeki günlerde bu çalışmalar tamamlanıp Eylül’de Meclis açıldığında Genel Kurul’un onayına sunulacaktır.
Gönüllü arkadaşlara katkı yapmaya hazırım. Hazırlamakta oldukları değerlendirmenin toplumsal faydasına inanıyorum ve bilhassa bu çalışmayı gönüllü yapıyor olmalarını da çok olumlu buluyorum. Eğer daha farklı soruları gündeme taşıma kararlılığınız yapılan uygulamaların olumlu taraflarını da toplumla paylaşma hassasiyeti ile birlikte gündeme gelirse bu beni daha da memnun eder. Bugüne kadar gündeme getirdiğin iki husustan birincisi, Mulla Lapsana kod adıyla, CTP’ye zarar vermek için sosyal medyada faaliyet yürüten bir bireyin kamuoyuna mal ettiği husustur. Bu alanda yapılan çalışmaların önemini gözlerden kaçırma ve hiçbir hükümet döneminde gündeme gelmemiş olan ciddi çalışmaların halka doğru anlatılabileceği zemini ortadan kaldıracak biçimde suyu bulandırarak bağlam dışı birtakım özel hedeflere ulaşma hedefini taşıyanlar elbette olabilir. Örneğin Ersin Tatar da bu kararname ile ilgili hükümetin yaşadığı sıkıntıları keyifle izledikten sonra kararnamenin çıkarılmasının ardından “bu vergi affı birileri içindir” diyerek siyaseten bundan bir medet ummuştur. Siyasette bunlar çok doğaldır. Senin art niyetli olduğunu veya siyaset yapmak adına bu hususu gündeme getirdiğini iddia etmiyorum. Ancak hususun çıkış noktasını da iyi bilerek belli konuları yeniden üretmenin daha sağlıklı olacağı kanaatindeyim. Zaten ifade ettiğim gibi ben vizyonda herhangi bir değişiklik olduğu iddiasını kabul etmiyorum. Hedef nettir ve CTP belirli periyotlarla çıkarılan kararname veya yasalarla kamu alacaklarının traşlanmasına da seçim öncesinde olduğu gibi bugün de karşıdır.
Değindiğin ikinci hususla ilgili olarak da kimlerin değil ama bilançolarını güncelleyecek olan, geçmiş dönemlere ilişkin matrah artırımına gidecek olan ya da inceleme halinde olanlar her şirketin kararnameden ne şekilde yararlanabileceği zaten kararnamenin içeriğini teşkil etmektedir. Bunun ötesinde üç aylık uygulamanın sonunda miktar olarak sektörel bazda kamu gelirlerine bu uygulamanın ne şekilde yansıdığını da öğrenmek için ben de takipçisi olacağım konunun. Kararnameden yararlanarak belediye meclisinden karar geçirip veya vakıflar idaresi yönetimi bünyesinde karar alıp alacaklarına ilişkin borç yapılandırma, ceza ve faiz affına gitme yolunu seçecek tüm diğer kamu kurumlarının da ayrıca üç aylık sürenin sonunda bir açıklamayla uygulamanın neticelerini kamuoyu ile paylaşmaları iyi olur kanısındayım. Bunun ötesinde konunun kişisel menfaat ya da adalet duygusunu zedeleyici bir boyutunu ben düşünüyorum ama bulamıyorum bir türlü. Örneğin A şirketinin uzun yıllardır devletten gizlediği stokları varsa ve bu stoklar kayıt altına girerse burada A şirketinin ödeyeceği indirimli vergi bedelinin indirimsiz vergi bedelinden düşülerek, “devlet şu kadar zarara uğratıldı” gibi bir yorum yapacak olanların, bu uygulama olmadan geçen süre boyunca kamunun tek kuruşluk gelir dahi elde edemediğini de hesaba katarak bir karşılaştırma yapması daha uygun olur diye düşünüyorum. Aynı durum diğer sınıflar için de geçerlidir. Devletin tespit ettiği vergi yükümlülüklerine ilişkin uzun süredir tek kuruşluk ödeme yapmayan şirketlerin bu olanakla kamuya yapacağı ödemeleri, devletin mahkemelerde kaybedeceği süreyi, şirketin kâbusa dönüşen ödenmemiş vergi borçlarından kurtularak faaliyetlerine ilişkin yakalayacağı pozitif ivmeyle birlikte kamunun elde edeceği ilave gelirleri göz önünde bulundurunca, zorlama yorumlar yapmak için ısrarla “af” hatta “rant / rüşvet” vurgusu yapmaya çalışanların maksadı ne isterse olsun günün sonunda topluma bir fayda üretmeyeceğini iddia edebilirim. Yine de daha önce ifade ettiğim üzere uygulama sonunda mümkün olduğunca net miktarlar içeren açıklamalarla kararnamenin etkisinin daha kolay anlaşılmasına dönük Maliye’nin bir çaba sergilemesinde muhakkak ki yarar vardır.
Kudret Özersay:
- Gelelim Cumhurbaşkanı Eroğlu’na dönük sorgulama beklentine. Toparlanıyoruz Hareketi kısa bir süre önce Cumhurbaşkanına, Meclis Başkanına, Bakanlar Kurulu’na ve siz sayın vekilerimize mektuplar göndererek mal beyanı konusunda sorular sormuştur (bu konuda erken zamanda yanıt veren ender vekillerden olduğunuz için sizi kutluyorum bu arada). Şu anda da gelen yanıtlar konusunda farklı yasal adımları hayata geçirmek için bir sürecin içerisindedir, konuyu takip etmektedir. Meclis Başkanlığı’nın verilen mal beyanlarını yasada belirtilen şekilde karşılaştırmalı olarak denetlemediği, yasaya uygun davranmadığı ve bu nedenle, Cumhurbaşkanı’nın mal beyanı da dahil gerekli denetimin yapılmadığı düşüncesindeyiz ve şu anda bunun takibini yapıyoruz. Bunu şunun için yazıyorum. Biz Toparlanıyoruz Hareketi olarak belirli bir kişi yahut makamı ayırmıyoruz. Yazında belirttiğin şekilde “Cumhurbaşkanı’nın niye devletin tespit etmiş olduğu ödenmemiş vergilerin alenen affedilmesine dönük bir tavır içerisinde olduğunu DA sorgulamandır” ifadesine ilaveten daha somut bilgi verirsen onun da, ayırmaksızın, ayrı muamele yapılmaksızın takibinin yapılacağından emin olabilirsin. Bu konuda senden haber bekleyeceğim.
Birikim Özgür:
- Mal beyanları hususunda, keşke Anayasa değişikliklerinin referandumda kabulü söz konusu olsaydı da çok daha güçlü uygulamaların hem bu konuda hem de yasamada görev alan milletvekillerinin örneğin dokunulmazlığı vs gibi konularda hayata geçirilmesi mümkün olsaydı. Yine de bu gibi konularda Toparlanıyoruz Hareketi’nin tüm çabalarını sonuna kadar destekliyorum. Sivil toplumun nefesini siyasiler enselerinde hissetsin ki hâlâ bugün bile gündeme gelebilen birtakım sıkıntılar ülkemizde gelecekte hiç yaşanmasın.
Cumhurbaşkanı, bu gündemdeki kararnamenin aslı olan yasayı Anayasa’nın eşitlik ilkesini gerekçe göstererek iade etmiştir. Bunun arka planının iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum çünkü bugün bu kararname ile ilgili haklı ya da haksız biçimde gündeme getirilen noktaların sebebi işte o süregelen ve eleştirilere mazhar olan siyasetçi-vergi mükellefi ilişki biçimidir. Biz bunun bir vergi affı uygulamasına dönüştürülmemesi için çok ciddi mücadele yürüttük. Benim de konuya duyarlılığım bundan kaynaklanıyor. Devletin hiç tespit etmediği ve dolayısı ile mükelleflerin iradesi doğrultusunda devlete bildirilecek stok ve değerlere uygulanacak indirimle devletin tespit ettiği mükellefiyetlere uygulanacak indirimleri eşitleme çabası içinde olan iş insanları olmuştur. Biz bu iş insanlarına gayenin vergi affı olmadığını ve dolayısı ile borçlarının (faiz ya da ceza değil vergi borçlarının) neredeyse tamamının silinmesi yönündeki taleplerini karşılanmayacağını net olarak ortaya koyduk. Bazıları, “biz bunu Cumhurbaşkanı’nın iade etmesini sağlayacağız” dediler ve başardılar. Vergi affı, kamuya borçların silinmesi, vs ile şekillenen bir siyasi anlayışa sığındılar. Hatta Cumhurbaşkanı’nın yasayı iadesinin ardından yasanın vergi affına dönüştürülmesi gayesiyle somut girişimlerde bulunan milletvekilleri oldu. Bu konudaki ısrarcı tutumları, hükümetle pazarlığa tutuşmaya kadar vardı. Hükümetin yüksek mali yük yaratacağından ötürü benimseyemeyeceği başka yasa önerileri hazırlayıp meclise sunma ve akabinde bu önerinin geri çekilmesinin koşulu olarak bahse konu vergi affı anlamına gelecek değişikliklerin gerçekleştirilmesini hükümete dayatmaya çalıştılar. Neticede Meclis tatile girdi ama diğer yandan yasaya ilişkin kamuoyuna oluşan beklenti nedeniyle kamu gelirlerinin sekteye uğraması, esnafların hayata geçirdiği eylemler, vs derken hükümet çareyi kanun gücünde kararname olarak yasayı geçirmekte buldu. Yani ortada ciddi bir siyasi kriz ve inatlaşma var hali hazırda. Birilerinin vergi borcunu sildirmekle elde edilecek siyasi ya da başka getirileri gözetenlerle vergi affına karşı olanların arasında ciddi bir tartışma yaşandı. Cumhurbaşkanı da maalesef bilerek ya da bilmeden bunun tarafı oldu. İşte bu tartışma bağlamında ben Toparlanıyoruz Hareketi’nden bir ses, bir nefes bekledim. Çünkü konu kamuoyuna da yansıdı ve gündem oldu. Esas kritik tartışma sürerken sessiz kalınmasının, kararname olarak yasanın geçirilmesinin ardından “ben şimdi size dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm” dercesine birilerinin “bu vergi affı birileri içindir” gibi bir yaylım ateşini başlatmasının, müşterilerinin çıkarları doğrultusunda yasanın vergi affına dönüştürülmesi için gayret sarf eden bir muhasebecinin muvaffak olamamasına müteakip kararname geçtikten sonra suyu bulandırmak için sapla samanı karıştırarak sanki birilerine bu yasayla 30 milyon vergi affı sağlandığı yönünde bir yanlış yönlendirmede bulunmasının ardından Toparlanıyoruz Hareketi’nin hareketlenmesi ve o koronun bir parçasıymış yanlış algısına sebep olacak biçimde çıkışların gündeme gelmesi, beni üzdü doğrusu. Benim düşünceme göre eğer Toparlanıyoruz Hareketi birilerinin bu yasayla siyasi ya da başka türlü bir rant sağlayıp sağlamadığının sorgulayıcısı olacaksa, buna alenen kimlerin tevessül ettiğini ve bunu kimlerin dik duruş sergileyerek engellemiş olduğunu en azından kanaat düzeyinde değerlendirip ona göre bir yaklaşım sergilemelidir ki tabiri caizse “kurtla kuzunun kavgasında kurdun yanında yer alıyor” yanlış algısı da kimsede oluşmasın.
Bu noktada somut isim ve affedilmeye çalışılan vergi miktarlarına ilişkin sorulara yanıt vermemim dava sebebi olacağını paylaşmam gerekir. Kimsenin böyle bir yetkisi yoktur. Ancak burada eğer temiz toplumdan söz edeceksek, siyasi sürece ilişkin yaşananlardan hareketle birtakım yargılarda bulunmanın mümkün olduğu ortadadır. Siyasi sürece ilişkin ilave sorulara cevap vermeye hazırım. Bunun ötesinde eğer illa ki isim düzeyinde bir bilgiye ulaşmak isteyen olursa da gazetelerde belli isimlerden söz edilmiştir, kısa bir araştırmayla bu isimler tespit edilebilir. Dahası, Sayın Cumhurbaşkanı’na bu yasaya ilişkin yönlendirmede bulunan iş insanlarının bilgisi de bizzat kendisinde muhakkak ki olacaktır. Cumhurbaşkanı’na ulaşma ve kendisine bu konuda somut sorular sorma imkânı olanların bu imkândan yararlanabileceğini düşünmekteyim. Hatta bu soruların kamuoyu üzerinden de tıpkı kararnameye ilişkin yaklaşımda olduğu gibi yasanın neden iade edildiğine, kimlerle görüşülüp bu iade kararının alındığına dair de sorulabilmesi mümkündür herhalde.
Kudret Özersay:
- Toplumun farklı kesimlerinin beklentilerini bana hatırlattığın, üstelik de bunu olası Cumhurbaşkanlığı adaylığım bağlamında hatırlatma gereği duyduğun için teşekkür ederim. Önemli olan adaylıklarımız, seçilmemiz ya da seçilmememiz değildir. Bizim, bir seçimden bağımsız olarak bu beklentilerin gereğini yapmakta olduğumuzu, yapmayı sürdürmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Hepimiz bunu hedeflemeliyiz, HEPİMİZ…
Başarılar, kolaylıklar…
Birikim Özgür:
- Kudret hocam, günün sonunda sen hali hazırda geleceğimizi doğrudan ilgilendiren çok çok önemli bir vazife yürütüyorsun devlet katında. Ben de bir milletvekili olarak halkın verdiği yetki doğrultusunda Meclis çatısı altında bir hizmet yürütmeye çalışıyorum. Bu görevlerde başarı da başarısızlık da yine bize ait olacak. Ancak bu görevlerin ötesinde toplumumuzda zihniyet değişikliğine de katkı yapmaya çalışıyoruz karınca kararınca. Bunun mevcut görevlerimiz sürerken avantajları olabileceği gibi dezavantajları da olabilmektedir zaman zaman. Ancak Cumhurbaşkanlığı makamı da dâhil olmak üzere kamuda her alanda çok ciddi bir ihtiyaç söz konusudur değişime inanma ve değişime katkı yapma yönünde. En basitinden birkaç iş insanının vergi borçlarını sildirmek için son çare olarak Cumhurbaşkanı’nın kapısını çalmayı, siyasi iradeyi bu yolla baypas etmeyi düşünebilmesi ve dahası bu girişimlerinde muvaffak olması dahi çok önemli, güncel bir örnektir. Cumhurbaşkanlığı makamında görüşmecilikten öte ülkedeki değişim iradesini temsil etme, yasal yetkilerinden bağımsız olarak sadece nefes alıp vererek dahi tüm dünyaya Kıbrıslı Türklerin 40 yılın özeleştirisini yaptığını ve çok farklı bir gelecek tahayyülüyle ortaya somut bir siyasi irade koyduğu mesajını verme, Türkiye ile ve tüm diğer muhataplarımızla çok daha sağlıklı ilişkilerin gündeme gelebilmesine katkı yapabilecek bir donanıma ve iradeye sahip olma ve benzeri fonksiyonlar üslenilebilir, üslenilmelidir. Nisan 2015’te Eroğlu ve onun temsil ettiği siyasi çizgiyi temsil etmeyecek bir adayın başarılı olması bence çok önemlidir. Bunun mevcut koşullarda toplumda tartışılabilmesine katkı yapmak da bir özveri işidir kanaatimce. İşte halktan yetki talebinde bulunmak ve bunun için bir siyasi mücadele sürdürmek de bu özverinin en somut halidir. Ben bunun için siyasi bir partide görev üstlenme yolunu seçtim. Bu kararımdan hiç pişman olmadım. Babam bana bir notunda aynen şöyle yazmıştı: “Herkese güven, hiç kimseye güvenme. Ben arkadaşlarıma güvendim, pişman değilim”. Zihniyet değişikliğine dair söylediğim sözlerin toplumda siyasi partilere ilişkin mevcut algı duvarına çarparak bana yol, su, elektrik olarak döndüğü durumlarla çok karşılaşsam da günün sonunda örgütlü mücadele dışında bir yönteme inanmadığım için sabırla katkımı yapmayı deniyorum. Sözde değil gerçekten pişman olmayacağım bir yaşam sürmek adına doğru zamanda doğru adımları atacağım ve topluma katkılarımı sürdüreceğim. Sen ise yaşamın getirdiği çerçevede siyasi partilerden bağımsız olarak topluma katkı yapma çabasındasın. Bunun söylediğin sözlerin topluma bugünkü konjonktürde daha kolay ulaşmasına imkân tanıyan bir durumu teşkil ettiğini bilerek çalışıyorsun. Bunun da çeşitli dezavantajları vardır. Özellikle de seçilme iddiasıyla bir göreve talip olunan durumlarda. Bundan ötürü dengeyi iyi kurmanın, araçları amaca dönüştürmeden belli alanlarda topluma katkı yapmaya inanmanın, her koşulda önyargılarla mücadele ederek fikirlerin tartışılabileceği sağlıklı bir toplum yapısına katkıda bulunmanın bizden beklendiğini hep akılda tutarak, insan psikolojisinde var olan bireysel beklentiler tuzağına da hiç düşmeden çalışmamız gerektiğini ve dediğin gibi seçim olgusundan bağımsız olarak bu beklentilerin gereğini en azından bugüne kadar yapmış olduğumuzu, yapmayı sürdürmemiz gerektiğini düşünüyorum ben de.
Kendimi ifade etmeye çalışırken yanlışlıkla gol atma çabası gibi algılanabilecek herhangi bir düşünce ortaya koymuşsam affına sığınır, Kıbrıs Postası’nın değerli editörlerine ve gazetenin İnternet sayfasına yorumlarıyla katkısını esirgemeyen isimli ve isimsiz kahramanlara da bu yazışmaya gösterdikleri ilgiden ötürü ayrıca teşekkür ederim.