16 Eylül 2014 tarihinde Genç Tv’deki canlı yayında Atıf Müezzinler’in eğitimle ilgili soruları ve verilen cevaplar eğitim sistemimizdeki tıkanıklığı yorumlamak açısından önemliydi.
Programın ilgili kısmında sevgili Atıf ile aramızdaki diyalog aynen şöyledi:
Atıf Müezzinler: Eğitim Bilimleri doktorasına sahip bir kişisiniz. Şu an hükümetteki büyük ortağın milletvekili olarak eğitimde görüşlerinize, bilgi ve deneyimlerinize yeteri kadar başvurulduğunu düşünüyor musunuz? Eğitim bakanının sizinle istişaresi var mı?
Birikim Özgür: Evet insani ilişkiler bakımından Sayın Arabacıoğlu ile gayet iyidir ilişkilerimiz. Ancak ben 2008 yılında doktoramı tamamlayıp Kıbrıs’a döndükten sonra bir süre sosyal konularda gerek eğitim alanında nasıl bir yol izlenmesi gerektiğiyle ilgili gerekse de çocuk işçiliği ve benzeri sorunların nasıl aşılacağı noktasında birtakım çalışmalar yaptım. Şunu gözlemledim. Mevcut yapı devam ederken bu alanlarda köklü değişiklikler yapabilmemizin imkânı yoktur. Dolayısı ile hiçbir şekilde bu konuların önemini de azaltmadan bu ciddi yapısal sorunların nasıl aşılacağı konusuna odaklandım ben. Şudur hadise. Örneğin ilköğretimde eğitime ayırdığımız bütçenin yüzde 97’si personel harcamalarına kullanılıyor. Bizim bu yapıyı değiştirmemiz lazım. Şunu kastetmiyorum, öğretmenlerin maaşını azaltalım değildir hadise. Burada önemli olan eğitimde bir değişim yaşayabilmemiz için muhakkak bir kaynağa ihtiyacınız vardır ve mevcut kamu maliyesiyle bizim bu sosyal alanlarda (sağlık için de geçerlidir örneğin bu tespit) dünya standartlarına ulaşmak için yapabileceğimiz çok bir şey de yoktur. Daha bütünlüklü bakmak gerektiği doğrultusunda bir tespitim oldu. O çerçevede biraz ekonomiyi konuşmaya başladım, o konudaki sıkıntıların aşılması için elimi taşın altına koymaya çalıştım.
Baktığımızda bugün yine okullar açıldı. 2008’den beridir hatta çok daha öncesinden de başlar bu, aynı sorunlar temcit pilavı gibi konuşuluyor. İşte nakil tüzüğüyle ilgili sıkıntılar, öğretmenler, sendikalar öğretmen açığından söz ediyor, bakanlık dünya standartlarından, öğretmen başına düşen öğrenci sayılarıyla ilgili bizim hiçbir sorunumuz olmadığını ortaya koyuyor ama günün sonunda bu tip konularda biz bir ilerleme kaydedemiyoruz.
Atıf Müezzinler: Bunun nedeni de büyük oranda sebebi de bütçenin büyük bir kısmının hatt yüzde 97’sinden bahsettiniz ilköğretimde…
Birikim Özgür: İlköğretimde maalesef böyle bir durum var. Bunun yanı sıra da tabi ki cesaretle belli şeyleri ele almanı lazım. Sendikalar çok güçlü ülkemizde. Tabi ki çalışan kesim her zaman güçlü olsun. Hiçbir şekilde buna bir itirazım benim söz konusu bile değil. Ancak hem işveren kesiminin, devletin hem de çalışanların, öğretmenlerin bu sistemin mevcut halinden dünya standartlarına ulaşacak şekilde nasıl bir değişim süreci geçmesi konusunda bir ortak akılla hareket etmesi şarttır. O ortak akıl da bizim ülkemizde maalesef yoktur. Bu konuda da bir fikir birliği ve Kıbrıs Türk halkı adına bir ortak mücadele yürütme perspektifi maalesef gelişememiştir. Dolayısı ile bir statüko var orada. Bunu bu şekilde ifade etmek bana göre mümkündür.
Atıf Müezzinler: Bu sadece eğitim alanında mı yoksa sistemin yürüdüğü pek çok alanda mı?
Birikim Özgür: Pek çok alanda tabi ki bir tıkanıklık söz konusudur ama eğitimde mevcut yapıyı aşabilmek için sürekli bir rekabet ortamında okullar ve öğretmenler yani hem bireyler hem de kurumlar müthiş bir gelişim çabası içerisindedir başka ülkelerde. Bizim bu yapıyı oluşturmamız gerekiyor. Eğitim ortamında rekabetten söz etmenin biraz sıkıntıları olduğunun farkındayım ancak hiçbir şekilde de dünyadaki bu devinimin dışında kalarak bizim birer dünya vatandaşına dönüştürmemiz gençlerimizi, çocuklarımızı mümkün olmuyor, olamıyor. O çerçevede standartların yakalanabilmesi için bir çaba yürütülmesi gerekir.
Dolayısı ile ben hoşlanmıyorum temcit pilavı gibi eğitimde şu lazım bu lazım ama aynı şeyleri sürekli tekrar ediyorsunuz… Sorunuza dönecek olursak da bu koşullarda eğitim alanında doktoranız da olsa hatta eğitim bilimci bir milletvekili de olsanız hatta bakan dahi olsanız sisteme katkılarınız çok sınırlı olabiliyor. Orada bir devrim yapmak gerekir. O devrim için de birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyor, hadise budur.
***
Sayın Mustafa Arabacıoğlu’nun istifası bana göre bugüne kadar yukarıda değinilen ciddi soruna ilişkin verilmiş en önemli mesaj olma özelliğini taşıyor. Bakan bir başkası olsaydı, aynı sıkıntılarla o da karşı karşıya kalacaktı. Bu nedenle CTP-DP Hükümeti’nin tüm paydaşların katılacağı, akademisyenlerin önderliğinde yepyeni bir sistemi tasarlamak adına ciddi bir çalışma yürütmesi gerekiyor. Hali hazırda eğitim programlarının geliştirilmesini amaçlayan bir proje yürütülüyor. Ortaya çıkacak yeni eğitim programlarının (müfredatların) sağlıklı bir sistem dahilinde uygulanabilmesi için hangi yasal değişikliklere ihtiyaç duyulacağının, hangi tüzük değişikliklerinin yapılması gerektiğinin çok hızlı bir şekilde tartışılması ve herhangi bir paydaşın önceliklerinin değil halkımızın geleceği adına sağlıklı işleyecek bir eğitim sistemi için kolların sıvanması gerekiyor. Yeni atanacak Bakan’ın bu bilinçle hareket etmesinde büyük yarar vardır. Aksi halde Sayın Arabacıoğlu’nun istifa yoluyla verdiği önemli mesaj doğru amaca ulaşamamış olacaktır.