Toparlanıyoruz Hareketi bugün yaptığı açıklamada (açıklama için tıklayınız) bir fonun tasfiyesine ilişkin konunun teknik düzeye indirgenip mali disiplin adı altında Maliyenin ilgili fonun kaynaklarını yasal olmayan şekilde başka amaçlar için kullanacağını, sorgulama riskini ortadan kaldırmak amacıyla da fonun kaldırıldığını iddia etmiştir.
Fonların tasfiyesini savunan birisi olarak konuya ilişkin düşüncelerimi paylaşma ihtiyacı hissettim.
Fonların tasfiyesi hususunda fonları elinde tutan ve bu fon kaynakları ile özellikli bir alanda hizmet yürüten kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerinin itirazları göz ardı edilmemelidir. Çünkü her kamu kurum ve kuruluşunun etkin biçimde işlevini yürütebilmesi için mali kaynağa ihtiyacı vardır ve fonların tasfiyesi ile sahip oldukları mali kaynakların ortadan kalkacağı şeklinde bir hissiyat oluşabilmektedir.
Makro düzeyde düşünüldüğünde ise kamu geliri niteliğindeki tüm kaynakların devlet bütçesi altında toplanması ve halk iradesi ile son şekli verilen kamu bütçesi kapsamında bu kurum ve kuruluşlarının etkin faaliyet yürütebilmek için ihtiyaç duyduğu kaynakların onlara tahsisi sağlıklı bir mali yapılanma açısından büyük bir gerekliliktir.
Mevcut yapımızda maalesef kamu harcamalarının 1/3’ünden fazlası bütçe dışındadır.
Devlet, TOPLAM gelirini ve TOPLAM giderini bilmemektedir!
Maliye Bakanlığı tüm kamu kurum ve kuruluşlarının gelir ve giderlerini tek bir sistem bünyesinde takip edememektedir. Bunun için yeni bir Mali Yönetim ve Kontrol Yasası hazırlanmış ve önümüzdeki aylarda bu yasa mecliste görüşülecektir. Fonların ise sadece bazıları bütçe içi fonlar olarak tanımlanmakla beraber bunların da ne ölçüde bütçe içi oldukları belli değildir. Bütçe dışı fonların varlığı ise açıkça sivil idare ve demokrasi ilkeleri ile tamamen tezattır.
Mali yapılanmamız ve tüm diğer alanlarla ilgili gerekli yapısal düzenlemelere gitmeksizin sistemimizi geleceğe taşımamızın neredeyse imkânsız olacağı hususunda hangi siyasi görüşten olursa olsun herkesin toplumsal bir bilinçle hareket etme zorunluluğu olduğunu düşünmekteyim. Yapısal reformlar kapsamında birtakım adımlar atılırken ortaya çıkan hassasiyetlerin nasıl ifade edildiği, bu hassasiyetler ifade edilirken ülkenin makro düzeyde ihtiyaç duyduğu yapısal reformların ötekileştirilip ötekileştirilmediği ve benzeri hususlara dikkat etmek hepimizin ortak görevidir. Sivil toplum örgütlerinin de siyasi partilerin de bilhassa yapısal reform öngörüsüne dayandırılmış düzenlemelere ilişkin endişe ve eleştirilerini sorumlu muhalefet anlayışına dayandırmasında büyük yarar olduğu kanısındayım.
Unutmayalım ki pek çok ülke bu gibi düzenlemeleri büyük buhranların ardından acı reçetelerle birlikte hayata geçirmek zorunda kalmaktadır. Örneğin fonların tasfiyesi Türkiye’de “Kemal Derviş yasaları” diye bilinen kanunlardan bir tanesiydi. Biz ise toplumsal diyalog ve katılımcılıkla yapısal dönüşümü gerçekleştirebilecek demokrasi kültürüne sahibiz. Toplumun genel çıkarları doğrultusunda hareket etme kabiliyetine sahibiz. Fon tartışmaları özelinde “devlet içinde devlet” olgusunu savunmayacak kadar bilinçli bir toplumuz. Daha da önemlisi toplumumuzun sadece siyasetten değil sivil toplumdan da en büyük beklentisi değişim olgusunu fili tarif edermişçesine tuttuğumuz yerden değil bir bütün olarak ele almayı başararak en kısa sürede ülkeyi çok daha iyi koşullara kavuşturmamızdır.
Toparlanıyoruz Hareketi’nin Anıtlar Yüksek Kurulu’nu siyasileştirmeye dönük girişiminden ötürü hükümete yaptığı eleştirilere tamamen katılırken ve bu alandaki mücadeleye katkılarına teşekkür ederken, çok önemsediğim fonların tasfiyesi konusunda ise meseleyi daha geniş bir perspektiften ele almaları yönünde uyarma ihtiyacı hissetmekteyim.