Ne durumdayız?
Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün “1,5 yılda ekonomi düzeldi” iddiasının aksine UBP-DP hükümeti 1,5 yıl boyunca ağustos böceği misali gününü gün etti, hiçbir kalıcı düzenlemeye imza atmadı ve bu süre zarfında ekonomide bir arpa boyu dahi yol kat edilemedi.
Şöyle ki;
1) Ekonomik büyüme hedefi 2016 için % 5 iken gerçekleşme 2015’teki % 4’lük büyümenin dahi altında oldu. 2017 için büyüme hedefi yine % 5 ancak DPÖ tahmini % 2,7.
Büyümeyi ve ihracatı desteklemek üzere Türkiye Cumhuriyeti tarafından sunulan reel sektör proje desteklerinin kullanım oranı oldukça düşük düzeylerde kaldı. 2016 yılında 177 milyon TL’lik kaynağın % 60,67’si kullanılırken 2017 yılında 4 Ekim itibariyle 212 milyon TL’lik kaynağın sadece % 38,96’sı kullanılabildi.
Hükümet ülkemizde üretimi artıramadı, daha adil gelir dağılımı için hiçbir çaba sergilemedi ve işsizlikle mücadele kapsamında sonuç alıcı hamleler yapmadı.
2) Enflasyon hedefi 2016 için % 5,3 idi. Gerçekleşme % 10,19 oldu. 2017 hedefi % 4,7 idi. 9 aylık gerçekleşme % 10,31 oldu. Yıllık enflasyon Eylül sonu itibariyle % 15,37.
Hükümet, 2016 yılında dış etkenlere bağlı krizlere doğru maliye politikaları ile müdahale edemedi. Enflasyon hedefi üç kat aşıldı. Yurttaşın cebindeki paranın alım gücü düştükçe düştü. Döviz krizleri sonucunda orta sınıf çökme riski ile karşı karşıya bulunuyor. Hükümet bu gidişatı kılını kıpırdatmadan izlemeye devam ederse döviz krizi ülkemizde çok büyük ekonomik ve sosyal krizlere yol açabilir.
3) Bütçe dengesi, 1,5 yılda yerel gelirlerdeki iyileşmeye rağmen kötüleşti. Bir önceki yılın ilk 9 ayına kıyasla yerel gelirler % 20 artarken genel giderler % 24 arttı. Mali disiplin bozuldu. CTP’nin 2013-2015 döneminde sağladığı iyileşmeyi sürdürülebilir kılmak için maliye alanında hiçbir yapısal düzenlemeye gidilmedi. Yerel gelirlerdeki artış fırsata dönüştürülemedi, maliye yapımızın en ciddi sorunu olarak tabir edilen iç borca ilişkin faiz ödemesi gerçekleştirme yönünde adımlar atılamadı. Tarihte ilk kez Türkiye’nin sunduğu bütçe açığına destek kredileri mali disiplin bozulduğu gerekçesiyle 2016 yılında kullanılamadı.
4) Yatırımlar durdu. Kamu sabit sermaye yatırımları için 2016 yılında Türkiye’nin sunduğu 433 milyon TL’lik altyapı projelerine desteğin sadece % 33,72’si kullanılabildi. 2017’de sunulan 512 milyon TL’lik altyapı projelerine desteğin ise 4 Ekim itibariyle sadece % 24,65’i yatırıma dönüştürülebildi.
2016 yılında 1,4 milyar TL, 2017 yılında ise 1,7 milyar TL’lik özel sabit sermaye yatırımı hedefi olduğu halde hükümet hiçbir alanda yatırımların önünü açacak bir performans sergileyemedi. İçme suyu dağıtımı ile kanalizasyon ve arıtma altyapısını geliştirmek için CTP döneminde siyasi çerçevesi somutlaştırılan ihale ilerletilemedi. Limanlar, enerji ve telekomünikasyon alanlarında ciddi yatırım öngörülerine rağmen tek bir çivi dahi çakılamadı.
5) Yapısal düzenlemeler her alanda durdu. Kamu hizmetlerinde kaliteyi artıracak, yurttaşlarımızın cebini rahatlatacak ve ekonomimizi güçlendirecek yapısal reformlar hayata geçirilemedi. CTP döneminde hazırlanan Orta Vadeli Program ışığında oluşturulan ve Türkiye ile imzalanan 3 yıllık anlaşmanın ekinde yer alan Yapısal Dönüşüm Programındaki 30 reform eyleminin hiçbirisi tamamlanamadı. 2017 yılında 540 milyon TL’ye ulaşan Reform Destek Ödeneğinden kamu hazinesine hiç kaynak giremedi.
Ne yapmalıyız?
Bu koşullarda, Ocak 2018 erken genel seçimlerinin ardından kurulacak hükümetin;
1) mali disiplini yeniden tesis etmek,
2) 1,5 yılda yanlış maliye politikaları nedeniyle % 15’in üzerine çıkan enflasyon oranını tekrardan tek haneli rakamlara düşürmek,
3) kamu ve özel sabit sermaye yatırımlarını hızlandırmak,
4) kamunun günün gereklerine göre yönetme kapasitesini artırmak ve
5) yurttaşlarımızın, yükseköğrenim için ülkemizde bulunan öğrencilerin ve turistlerin kamusal hizmetlerden daha hızlı, daha kaliteli ve daha uygun maliyetlerle yararlanabilmelerine olanak sağlayacak ve bu yolla ekonominin önünü açacak tüm yapısal düzenlemeleri hızlı ve halk yararına olacak şekilde hayata geçirmek,
en temel sorumluluğu olacaktır.
Yaşadığımız tüm tecrübeler bize bu gibi temel konularda kararlı duruş sergilenmediği hallerde meydanın statüko yanlısı partilere kaldığını, değişim süreçlerinde iğneyle kazılan kuyunun kepçeyle doldurulduğu siyasi konjonktürlerin geliştiğini, bugünümüzün ve geleceğimizin çalındığını ve çok vahim sonuçların ortaya çıktığını göstermiştir.
Not: Reformlara nereden başlanmalı? Ne gibi yapısal düzenlemelere ihtiyacımız var? Bu reformların yurttaşlarımıza somut faydası ne olacak? Ocak 2018 seçimlerine giderken 4,5 yıllık milletvekilliği, Ekonomi Maliye Bütçe ve Plan Komitesi üyeliği ve Maliye Bakanlığı tecrübelerim ışığında fırsat buldukça bu sorulara ilişkin görüşlerimi paylaşacağım.