Karl Marks denilince ilk akla gelen olgulardan bir tanesidir toplum. “Üretim bireysel ihtiyaçları karşılamanın basit bir aracı değil sosyal bir faaliyettir de aynı zamanda. Üretim faaliyetlerimiz esnasında sosyal ilişkilerimizi de üretiyoruz ve sürekli yeniden üretiyoruz. İnsanlar, sosyal varlıklardır”…
Eğer bu ülkede yaşamayı tercih etmişsek ve toplumsal varlığımızın ciddi tehlike altında olduğunu görüyorsak, her birimize düşen en önemli görev, değişen üretim koşullarında gündeme gelen yeni insan özelliklerini, ihtiyaç ve beklentileri göz önünde bulundurup toplum olma bilincini yükseltmek, varoluşun ekonomik ve sosyal zeminini geliştirmek için siyaset / düşünce üretmektir.
Yıllardır insanımızın toplumsallaşmasına, toplumsal sorunlara ilişkin duyarlılık geliştirmesine ve merkezinde insan olan bir bilinçle meseleleri ele almasına dair çok yoğun mücadeleler yürütülüyor. Gelinen aşamada bu yönde sergilenen çabaları bir çırpıda birilerinin güdümünde olmak, birilerine hizmet etmek ve benzeri yaklaşımlarla ötekileştirmek gibi sağcı bir yaklaşım türedi ve bunun toplum kimliğine nüfuz etmesi için de her türlü değere karşı acımasız saldırılar gündeme geliyor. Değişen özellikleriyle toplumu analiz edip yeni insan modelinden hareketle sorunların toplumsallık perspektifiyle ele alınmasından uzak durulması mıdır istenen? Bizim dışımızdaki güçlerin bize karşı yürüttüğü bir faaliyet varsa, esasen bu yaklaşım tarzı değil midir o güçlere hizmet edecek olan?
Dünya bize değil biz dünyaya uyum sağlayacağız. Kıbrıslı Türk bireyler yeni üretim şekillerine göre tasarımlanmış eğitim ortamlarında yetişiyor. CTP de tezlerinde bunu selamlıyor. İnsan yetiştirme düzenimizden bahsederken diyoruz ki; “Toplumsal yapıda meydana gelen değişimler, bireylerin ilgi, yetenek ve tercihlerini de değiştirmektedir”. CTP’nin tezlerinde defalarca kere değişen dünyadan bahsediliyor. Ayrıca parti tezlerinde örgütlenme bilinci üzerinde duruluyor, sivil toplumla parti ilkeleri ışığında işbirliği yapmanın partinin varlık sebebi olduğunun altı çiziliyor. Birileri sivil alandaki her türlü değişim çabasını mühendislik olarak nitelendirip ötekileştirebilir ancak toplumla bütünleşen CTP, değişime karşı olan bu zihniyete karşı da mücadelenin sembolü olmaya devam edecektir.
Popülizme karşı ekonominin kurallarla yönetilmesini ve ekonomik istikrarı önemseyen, yaşam standardının yükselmesini gözeten, refah artışını öngören ve hizmet odaklı siyaseti önemseyen insanlarımızdır “Yeni Kıbrıslı Türkler”. Demagojiye prim vermeyen, soğuk savaş döneminin ideolojik kutuplaşmalarını aşmış bir yeni toplum gündeme geliyor nesiller değiştikçe. Bu insanlar siyasi partileri izliyor ve geleceğe dönük rasyonel insan davranışını özendiren ve rasyonel insanı temsil edebilen partileri takdir ediyor.
Devlet dışında kalan sivil alanda popülizmi marifet görmeyen, doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilen ve rasyonel insan davranışını veri kabul ederek geleceği de buna göre şekillendirmeyi kendine dert edinenlerin sayısı ne kadar artarsa, ülkemize dair ideallerimize ulaşmamız da o kadar kolay olacaktır.
Doğrudur, bir süreden beridir değişim yönünde baskılar giderek artıyor. Yeni Kıbrıslı Türkler, insanca bir düzen talebini yükseltiyor ve siyasetten beklentilerini ortaya koymanın yollarını arıyor. Ne yapsın bu halk? Birileri ezberlerle siyaset yürütecek diye başkaları tarafından habire aşağılanmayı normalize mi etsin? Belediyeleri bile yönetemeyen UBP ile özdeş siyasi aklı göklere mi çıkarsın? Kimse endişelenmesin. Bu halk, zekidir. Herhangi bir dış güce, “beni destekleyin siyasette yol alayım” diyeni elemesini çok iyi bilir. Kimse dar alanda var olmak adına kendi tetrisatı dışında gelişen toplumsal olguları ötekileştirmeyi marifet görmesin. CTP’lilerin yaptığı gibi tartışmak, anlamaya çalışmak, ikna etmek ve topluma dair içsel bir süreçle gerçek varoluşun mümkün kılınabileceği önkabulü ile gelişmeleri ele almak en doğrusudur…
9 Temmuz 2012, Yenidüzen
Birikim Özgür 