Işık Kitabevi tarafından 25’incisi düzenlenen kitap fuarı 27 Ağustos Pazartesi akşamı saat 20.00’de açılacak. Açılışta Dome Otel çalışanlarına Onur Plaketi verilecek.
2005 yılında Onur Plaketi’ni alırken Özker Özgür şu konuşmayı yapmıştı:
“Değerli dostlar:
Bunca olumsuzluğun egemen olduğu bir ortamda kitap okumayı teşvik amacıyla düzenlenen bu etkinlik düşünmeyi öğrenmiş insanlara bir soluk alma olanağı yaratmıştır.
Okumanın öğrenmek, öğrenmenin fikir sahibi olmak, fikir sahibi olmanın iyiye, doğruya ve güzele yönelmek demek olduğunu bilen Işık Kitapevi yıllardır toplumda okumayı teşvik etmektedir.
Bu teşvikin devam etmesini dilerim.
Işık Kitapevi her yıl olduğu gibi bu yıl da topluma katkılarından ötürü bir kişiyi ödüllendirmeyi düşünmüştür.
Kitapevi bu yıl sırada beni görmüştür.
Daha önce de söyledim.
Tekrarlamakta yarar görüyorum.
Bu toplumda ödüllendirilmesi, onurlandırılması gerekenler barış ve demokrasi savaşımının bedelini canları ile ödemek zorunda bırakılan Fazil Önder, Ayhan Hikmet, Muzaffer Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu, Kutlu Adalı ve benzerleridir.
Orhan Veli’nin dediği gibi, “-neler yapmadık bu vatan için, kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik”
Fazil Önder, Ayhan Hikmet, Muzaffer Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu ve Kutlu Adalılar öldüler.
Biz ise konuştuk ve yazdık.
Boşuna konuştuk veya yazdık, demiyorum. Ancak canları pahasına barış ve demokrasi savaşımını sonuna kadar götüren demokrasi şehitleri ile kıyaslanamayız.
Onları bu akşam bir kez daha büyük bir saygi ile anıyor, anıları önünde saygı ile eğiliyorum.
Çevremi tanımaya, toplumsal bilincim gelişmeye başladıktan sonra kendimi iki yoldan anlatmaya çalıştım.
Biri yazar diğeri de politikacı olarak.
Köşe yazarı olarak yazdım, politikacı olarak konuştum ve demeç verdim.
Politikacı olarak kendimi anlatamadım.
Köşe yazarı olarak kendimi az çok anlattığımı sanırım.
Politikacı olarak verdiğim demeçlerden veya söylediklerimden başım derde girmedi. Girmedi çünkü demeçlerimi ve söylediklerimi belli partisel bir denetim altında hazırlamak yükümlülüğüm vardı.
Yani kendimi değil partinin politikalarını anlatmak durumundaydım.
Köşe yazarı olarak kendi köşemde özgürdüm.
Düşüncelerimi yazıyordum.
Bu nedenle düşündüklerimi anlatabildim sanırım.
Ve bu nedenle rejimle başım derde girdi.
“Babalar” yazisi yargıya gitti. Yargıçlar davacı Denktaş’a hakaret ettiğim sonucuna vardılar. Denktaş evimize önce hacizcileri gönderdi. Sonra Gönyeli’deki tarlamı açık artırma ile sattırıp kendi tapusuna geçirtti. Daha sonra da emeklilik ikramiyeme el koydurttu.
“İki yüzlülük” yazısı TC Lefkoşa Elçiliği’nin bana verdiği pasaporta el konulmasına ve Türkiye’ye girişimin vizeye bağlanmasına neden oldu.
“Durum budur” yazısı Güvenlik Kuvvetleri’nin manevi kişiliğine hakaret sayıldı. Köşelerinde aynı konuyu yazan köşe yazarı arkadaşlarşlarımla birlikte sivil ve askeri mahkemede uzun süre yargılanmamıza neden oldu.
1994-1996 DP-CTP koalisyon hükümeti döneminde hasbelkader Başbakan Yardımcısı olunca Türkiye’ye vize ile giriş kısıtlamasını kaldırdılar.
Ancak bu kez de “-Başbakan Yardımcılığı ile köşe yazarliğı bağdaşmaz” dediler.
Yani “-Başbakan Yardımcılığı yaparken düşünüp yazamazsın” demek istediler.
Zaten hükümetin davulu boynumuzda tokmağı başkalarının elindeydi.
Elimdeki kalemi de bana çok gördükleri için “-davul da, tokmak da sizin olsun, kalemimi vermiyorum” dedim ve çekildim.
Geriye baktığımda pişmanlık duymuyorum.
Kıbrıs’ta iki toplumun yabancı çıkarlar adına birbirine kırdırtıldığına, Kıbrıslıtürklerin ve Kıbrıslırumların birarada yaşayabileceklerine, Kıbrıs’ın yeniden ortak vatana dönüştürülmesi ve insan haklarının her Kıbrıslı için geçerli olması gerektiğine, askerlerden ve silahlardan arınmiş bir yurt ve dünyaya, insanın insanı sömüremeyeceği, insan haklarının her insan için geçerli olacağı evrensel bir düzene inanıyorum.
İnandığım yolda yürümeyi sürdürmekte kararlıyım.
Bu akşamki etkinliğe katılmak nezaketini gösterdiğiniz için teşekkür ederim.
Işık Kitapevinin teşviki yerindedir.
Daha çok okuyun, daha çok düşünün, iyiye, doğruya ve güzele yönelmeleri için çevrenizdekileri siz de daha çok teşvik edin.
Her şey gönlünüzce olsun.
Hepinizi sevgi ile kucaklarım”.