Kartalların yaşı 40’a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve beslenmesini sağlayan avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla iki seçimden birini yapmak zorundadır. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.
Kartal bir dağın tepesine uçar ve orada uçmasına gerek olmayan bir yer bulduktan sonra gagasını sert bir şekilde kayalara vurmaya başlar. En sonunda gagası yerinden sökülür ve düşer. Bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkartır. Yeni pençeleri çıkınca bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kendisine daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçusunu yapmaya hazır duruma gelir.
***
Eroğlu- UBP iktidarının bizlere yaşatmakta olduğu derin kaos ve belirsizlik ortamının ardından demokratik zeminde önemli gelişmelere tanıklık edebiliriz 2013 yılında. Sonrasında ise 2014 kapıyı çalarken, 1974’ün üzerinden tam 40 yıl geçmiş olacak!
2014 Kıbrıslı Türklerin yeniden doğuşa hazır duruma geleceği yıl olabilecek midir?
40 yıllık sürede adayı paylaştığımız Kıbrıslı Rumlarla sorunlarımızı aşıp barışın nimetlerine ulaşamadık. Gerçek bir demokrasi tesis edemedik. Sürdürülebilir bir ekonomi oluşturamadık ve ekonomik özgürlüğün sağlayacağı özgüvenden mahrum bırakıldık. Bu olumsuzluklara rağmen birtakım başarılarımız da yok değil. Kaynakları verimli kullanamasa da bir kamu düzeninin oluşturulmasına ve yeni nesillerin hadiselerin yaşandığı yıllara kıyasla daha iyi koşullarda yaşam sürmesine katkı sağlayan siyasetçilerimize teşekkür etmeliyiz. Bazıları adalet taleplerini rant düzenine alet etmiş ve bundan siyasi çıkar elde etmeyi öngörmüş olsalar dahi bu sistemi yoktan var ettiler. Değişimi ve varoluşun gereklerini tartışabiliyorsak onlar sayesindedir.
Sorumluluğumuz suçlu aramaktan çok yarına dair söz söylemek olmalıdır. İster sağda isterse de solda olsun hali hazırda yerleşik yapının belirlediği kalıplar içerisine sıkışıp kalanlardan ziyade sürerduruma cepheden karşı çıkabilenlerin çabalarına bağlı olacaktır 40. yılda yeniden doğuşun gündeme gelip gelemeyeceği.
2014 itibarıyla her yönüyle küreselleşmeden korkan değil değişen dünyada yükselen bir değere dönüşmeyi önemseyen bir toplumsal özgüvenle yola devam etmeliyiz. İçinden geçmekte olduğumuz kaos döneminde siyasi çabaların çerçevesini belirleyecek en önemli faktör bu olsa gerek. Söz konusu paradigmasal dönüşüm sayesinde demokratikleşme ve ekonomik kalkınma öngörüsüyle dezavantajlarımızı avantaja dönüştürebiliriz.
Güneyde siyasi irade Troyka’ya tavla teslim olmuşken ve Troyka zoruyla kamu maliyesinde dengelerin sağlanması için önlemler konuşuluyorken bizim göreceli küçük bir ekonomiye sahip olmanın avantajları ve Türkiye’nin çözüme kadar bize ciddi finansman katkıları yapacağı gerçeği ışığında kısa sürede büyük mesafe kat edebileceğimizi görmemiz gerekir.
AB ile ilişkilerimizi nasıl geliştirebiliriz? Dünyaya yön veren 10’lar Kulübü’ne oynayan Türkiye’den biz nasıl faydalanabiliriz? Varoluşu “ötekiler” üzerinden kurgulayan değil bu gibi soruları cesurca sorabilen bir siyasi liderliğe ihtiyacımız vardır.
Kısa sürede 40 yıllık enkazı kaldırmak, geçmişin yanlışlarını ters yüz etmek bizim irademize bağlıdır. Gerçekten istersek sivilleşme ve birincil otoriteye dönüşme yönünde somut kazanımlar elde edebiliriz. Barışın nimetlerine ulaşmak adına Talat dönemindeki çabalarımızı kaldığı yerden sürdürebiliriz. Küreselleşmenin ilkeleri doğrultusunda büyüme hedefine bağlılık ve demokrasimizi zedeleyen devletin cari harcamalarındaki bağımlılığını ortadan kaldırma temelinde ilerleme sağlayabiliriz.
Bu eşiğin siyasallaştırılıp toplumsallaştırılması, ilerici çaba, sevgi, güven, kucaklaşma ve dayanışma sayesinde olabilir ancak. Hep birlikte kaybetmek mi birlikte başarıya ulaşmak mı? Tercih bizimdir.
3 Aralık 2012, Yenidüzen
Birikim Özgür 