Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Dünya ekonomisi 2008 Küresel Ekonomik Kriz sonrasında bir türlü belirsizliklerden kurtulamadı.
2008 sonrasında önce Dubai’de altyapı yatırımları için yurtdışından yapılan büyük borçlanmalar nedeniyle ciddi sıkıntılar gündeme geldi.
Tam düze çıkıldı derken Yunanistan’ın iflas etmesiyle AB ekonomileri güven sorunu yaşamaya başladı.
Akabinde, son 30 yıldır her yıl yüzde 10’a yakın büyüyen Çin ekonomisinin büyüme oranındaki düşüş, kriz sebebi sayıldı. 2015’te Çin yüzde 6,9 büyüyebildi.
Şimdi de İngiltere’nin AB’den çıkıp çıkmayacağı konuşuluyor. Bu da bir belirsizliktir ve dünya ekonomisini olumsuz etkilemektedir.
Bugün Brexit için İngiltere’de referandum yapılıyor.
İngiltere 1973’te birinci genişlemede üye olduğundan beridir daha serbest ticaret yapma, egemenlik haklarını daha fazla kullanma ve ülkeye göçleri kontrol altına alma politikası yürütmekte.
2015 seçimlerinde Başbakan Cameron AB’nin yapısının değiştiğini ve reforma ihtiyaç olduğunu ortaya koydu.
Seçim sonrasında bu reformlarla ilgili beklediği karşılığı AB içinde bulamadı.
Üst üste zirvelerin ardından Brüksel’de kararın onaylanması ile birlikte Cameron Birleşik Krallığı 23 Haziran’da AB içinde kalıp kalmama konusunda referandum çağırdı.
İngiltere ile AB arasında ele alınan dört reform var.
Bunlardan biri siyasi diğer üçü ekonomik reformlardır.
Siyasi anlamda, AB kapsamında alınacak kararlarda milli parlamentoların yetkilerinin Avrupa Parlamentosu’na nazaran artırılması hedefleniyor.
Ekonomik reformlarda;
Birinci sırada, alınan kararlarda sadece Euro’nun göz önünde tutulmaması ve birliğe dâhil olan diğer para birimlerinin de korunması yer alıyor.
Diğer ekonomik reformlar ise daha serbest ticaret yapma imkânı ve göçmenlere ilişkin uygulanan ekonomik adımlarla ilgilidir.
2015’teki seçim öncesinde Cameron, “Muhafazakâr Parti’nin tek başına iktidara gelmesi halinde AB ile Birleşik Krallık lehine düzenlemeler yapılması gerekli” diyordu.
Bu politikayla Cameron seçim öncesinde ülkede AB’ye karşı beklenti içerisinde bulunan seçmen kitlesinin sempatisini yakaladı.
Seçim sonrasında da AB ile ilişkilerinde güçlü adımlar atmayı sağladı.
Bugün itibariyle AB’den çıkış kararı alınırsa Birleşik Krallık açısından bir belirsizlik süreci doğuracağı düşünülüyor.
Çıkış koşulları 2 yıl boyunca müzakere edilecektir.
2 yılın sonunda anlaşmaya varılmazsa üyelikten çıkma kesinleşecektir.
Birleşik Krallığın AB’den ayrılmasının yan etkileri iki tarafı da vuracaktır.
İngiltere, AB yasalarına bağlı olmaksızın başta AB olmak üzere dünya çapında 53 ülke ile ticaret anlaşmasını yenilemek durumunda kalacaktır.
Diğer yandan her hafta Brüksel’e yaptığı 350 milyon Euro ödemeyi kesecek ve bu rakamı bilimsel araştırmalara ve yeni endüstriye harcayabilecektir.
Birleşik Krallığın en büyük sıkıntılarından biri olan göç konusunda ise İngiltere pahalı ve kontrol dışı olan Avrupa’ya açık kapı sistemini değiştirebilecek ve İngiltere’ye göç etmiş AB dışı göçmenlere yardımı engelleyebilecektir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Bugün gerçekleştirilecek referandumdan sadece bir hafta önce, kampanyaların kızıştığı dönemde, Brexit karşıtı milletvekili Jo Cox vurularak öldürülmüştür.
Cox’u öldüren Thomas Mair, bir neo-Nazi idi.
Mair, Brexit’i savunuyordu.
Cox’u öldürürken, “Önce İngiltere” diye bağırdı.
Önce İngiltere (Britain First) aynı zamanda Brexit yanlısı bir partinin de adıydı.
Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin Milletvekili Jo Cox’un, ölmeden önce ülkede artan aşırı sağ akımlarla ilgili rapor yayımlanma hazırlığında olduğu ortaya çıktı.
Jo Cox, Ülkedeki milliyetçi radikallerin oluşturduğu tehlikeyle ilgili hazırlanan raporu bu ay sonunda parlamentoya sunacaktı.
Milletvekili Cox, İslamofobik olaylarla mücadele konusuna kendini adamış bir milletvekili olarak da biliniyordu.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Görüldüğü üzere burada işin özünde göçmen karşıtlığı var.
Serbest dolaşımı sınırlandırma var.
İslamofobi gibi bizi insanlığımızdan utandıran hastalıklı bakış açıları var.
Bencillik var.
Paylaşmama dürtüsü var.
Unutmayalım, bu kampanya sırasında Başbakan Cameron Türkiye’yi de çok rencide edecek açıklamalar da yaptı.
Referandumda AB’den ayrılma yönünde kampanya yürüten blok, Türkiye’nin yakında AB’ye üye olmasıyla, Türkiye vatandaşlarının ulusal güvenliğe tehdit oluşturacağını öne sürdü.
Türkiye’de suç ve silah bulundurma oranlarının yüksek olduğu öne sürüldü.
“Türkiye’de doğum oranı o kadar yüksek ki, sadece sekiz yıl içinde, İngiltere nüfusuna Türkiye’den bir milyon kişi katılabilir” şeklinde söylemler kullanıldı.
Brexit yanlısı bloğu teskin etmek için Cameron, “Mevcut hızıyla Türkiye’nin üyeliği 3000 yılını bulur. Bunun gerçekleşmesi ihtimali bile onlarca yıl alacak ve o zamanda bile hayır diyebilecek durumda olacağız” şeklinde ifadelerde de bulundu.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Serbest dolaşım ve göçmen politikaları ile ilgili muhafazakâr yaklaşımlardan etkilenenlerin başında haliyle Müslümanlar ve Türkler geliyor.
Bir arada yaşama kültürü dünyada kaybettikçe Kıbrıs’ta da iki toplumun bir arada yaşayabileceğine dair inanç azalıyor.
Ancak biz ısrarla dünyanın her bir köşesinde insanın insan olduğunu anlatmaya, bir arada yaşama kültürünü gelecek nesillere taşımaya devam edeceğiz.
Jo Cox’u Kıbrıs’taki ayrılıkçıların katlettiği yurtseverlerle birlikte sonsuza değin anacağız.
İster Rum olsun ister Türk olsun ayrılıkçılara meydanı hiçbir zaman boş bırakmayacağız.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Bugünkü referandumun bize etkilerini umursamayan, sadece yandaşlarını kamu kaynaklarından nasıl daha fazla yararlandırabileceğinin derdinde olan bir hükümetle karşı karşıyayız.
Hâlbuki bugünkü hadise bizi yakından ilgilendirmektedir.
Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıslı Türklerin neredeyse üç katı kadar yurttaşımız İngiltere’de yaşamaktadır.
Brexit kararı, yurttaşlarımızın orada huzurlu yaşam koşullarını olumsuz yönde etkileyecektir.
Göçmen karşıtlarının maddi ve manevi tacizleri artacak, bundan oradan yaşayan Kıbrıslı Türkler de ister istemez etkilenecektir.
Bu yurttaşlarımız her yıl yaz aylarında Kıbrıs’a tatile gelmektedir.
Brexit kararı çıkarsa Sterlin’in değeri düşeceğinden bu yurttaşlarımız bu yıl tatil yapıp yapmama konusunda iki kez düşünmek zorunda kalacaklardır çünkü alım güçleri düşecektir.
Bu da bizim ekonomimizi olumsuz yönde etkileyecektir.
AB vatandaşı olarak İngiltere’de uygun maliyetlerle yükseköğretim hizmetlerinden yararlanan 1000’e yakın Kıbrıslı Türk genç vardır. Brexit bu anlamda geleceğimizi ipotek altına alacaktır. Yeni bir belirsizlikten gençlerimiz yani geleceğimiz olumsuz etkilenecektir.
İngiltere’ye yaptığımız ihracatın bundan olumlu etkileneceği düşünülse de orada yaşanacak kriz koşullarında tüketicilerin alım gücü düşeceğinden bizim lehimize bir durum büyük ihtimalle gelişemeyecektir.
Eğer kamuoyu yoklamalarında dün akşam itibariyle daha olası görülen referandumda AB’den çıkmama kararı geçerlilik kazanırsa da Sterlin’in değeri yükselecektir.
Bu da bilhassa döviz borcu olan yurttaşlarımızı ciddi şekilde etkileyecektir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
“Muhalefet etmek için hükümetin bu konuya duyarsızlığından dem vuruyorsun” diyebilirsiniz.
Durum hiç de öyle değildir.
Neticede her iki durumda da bizim açımızdan lehte ve aleyhte ekonomik gelişmeler yaşanabilecektir.
Süreç içerisinde ise tekrardan bir dengeye muhakkak ulaşılacaktır.
Ancak burada bizim dışımızdaki bir hadiseden söz ediyor olsak da bu gibi dalgalanmalardan en asgari düzeyde etkilenmemiz adına devletin bir şeyler yapabileceğini iddia ediyorum.
Bu konuda yurttaşlarımızı olası dalgalanmalara ilişkin uyarmak bakımından dahi olsa hükümet hiçbir açıklama yapmamıştır.
Böylesi vurdumduymaz bir hükümetin kalıcı sonuçlar doğuracak politikalar yürütmesini beklemek saflık olur.
Gelirimiz büyük oranda Türk Lirası cinsinden olduğu halde mevduatlarımızın yarı yarıya döviz olması ciddi sıkıntılara yol açmaktadır.
Buna bağlı olarak Türk Lirası cinsinden değil de döviz cinsinden borçlanmamız gündeme gelmektedir.
Bu dönemde daha da vahim olan ise şu olmuştur:
Dünya ekonomisindeki belirsizliği ve bizi doğrudan etkileyebilecek Brexit tartışmalarını yakından izlemesi gereken Hükümet, yaşanacak dalgalanmaları da öngörmeli ve buna göre kararlar üretebilmeliydi.
İnsanlarımızın döviz borçlanmasının başlıca sebebi kredi faizlerinin yüksekliğidir.
Hükümetin yüksek olan kredi faizlerini düşürme gibi bir niyeti veya bilinçli siyaset yürütme kabiliyeti ise kesinlikle yoktur.
Eğer böyle bir niyet veya kabiliyetleri olsaydı, böylesi bir dönemde piyasadan 100 milyon TL çekmezlerdi.
Dahası, bırakınız yeni borçlanmaları mevcut kamu borçlarının faiz ödemelerine yoğunlaşmaları gerekiyor tam da bu dönemde.
Bu sayede önce mevduat sonra kredi faizlerinin düşmesi sağlanabilecektir.
Görüldüğü üzere, bugünkü Brexit oylaması sonucu her ne olursa olsun bizi hem insani yönden hem de ekonomik yönden etkileyeceği benziyor.
Konu kalıcı tedbirler bakımından dönüp dolaşıp bizim kamu borç stokuna ilişkin irademizin olup olmadığı noktasında düğümleniyor.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Türkiye ile protokolün imzalanmasının ardından bugün veya yarın kamu maliyemize 180 milyon TL’ye yakın para girişi olacaktır.
Şimdi hep birlikte sorgulamamız gereken konu şudur:
Bu kaynağı nasıl değerlendireceksiniz?
Halkın kürsüsünden size soruyorum:
Kalem kalem açıklayınız…
Bu değerli kaynak hangi alanlarda değerlendirilecektir?
Her bir kuruşunu denetlemek bizim görevimizdir.
Borç faizi ödeme niyetiniz var mı yok mu?
Bu ülkeye kalıcı faydanız dokunacak şekilde bu kaynakları değerlendirme niyetiniz var mı yok mu?
Yoksa halkımızın belli konulardaki duyarlılıklarını tıpkı geçmişte olduğu gibi kaşıyarak, dikkatleri başka taraflara çekerek bu kaynakları farklı şekillerde değerlendirebileceğiniz koşulları oluşturma metodunu mu kullanacaksınız?
Biz tüm saflığımızla koordinasyon ofisi için sokaklara dökülürken, Trodos’taki yangına hayıflanırken, Türkiye’nin yangına müdahale noktasında yardım teklifini ve sonrasında yaşananları konuşurken, siz bu 180 milyon TL’nin üzerindeki kaynağa ilişkin şeffaf olmayan harcamalara mı yöneleceksiniz?
Bu topraklarda bu oyunun yine sahnelenmesine bu kez geçit vermeyeceğiz.
İki elimiz yakanızdadır.
İki gözümüz üzerinizdedir.
Türkiye’den gelen kaynaklar bu toplumun kaynaklarıdır.
Her kuruşunun doğru amaçlar için kullanılmasını sağlamak için en sert muhalefeti yapacağımızdan şüpheniz olmasın.
Demokrat Parti’nin kasası olarak da bilinen, müteahhitlik işleri ile iştigal eden bir kişiyi Koopbank Yönetim Kurulu Başkanlığı’na atamanız, niyetinizi açık etmektedir.
Yaptığınız her atamanın kamu kaynaklarını sömürmeye dönük olduğu ayan beyan ortadadır.
Sayın Başbakan’ın kızının diploma törenine geniş bir heyetle katılımı dahi bir gösterge sayılmalıdır.
2 günlük müdür vakası, Başbakanlık Denetleme Kurulu’na eşi aynı kurulda müşavir pozisyonunda iken bir kişiyi atamış olmanız ve 2 ay içinde ortaya çıkan pek çok örnek, sizin “bal tutan parmağını yalar” mantığıyla bu ülkeyi yönettiğinizin açık ispatıdır.
Düğünlere makam arabasıyla gidişiniz dahi halkımıza göre bir şeylerin göstergesidir.
Çeşitli dar kesimlerin ağzına bir parmak bal çalmanız da sizi bu kez hezimetten kurtaramayacaktır.
Halkımıza soruyorum:
3 yıl aradan sonra “devlet malı deniz, yemeyen keriz” anlayışının nüksetmesi karşısında tıpkı 2013’te olduğu gibi gereken dersi yine vermeye hazır mıyız?
Tekrarlamak istiyorum:
Halkımızla birlikte iki gözümüz üzerinizdedir.
İki elimiz yakanızdadır.
Saygılar sunarım.