2017’den beklentiler…

Toplumumuz mevcut halden memnun değil; uzunca bir süredir değişim arzusu ile siyasete yön vermeye çalışıyor.

Kıbrıs sorununda en sıcak gelişmelerin yaşandığı dönemlerde dahi somut neticeye varılabileceğine dair inançsızlık, değişim iradesinin içe yönelmesi sonucunu doğurdu.

Kuşkusuz bu inançsızlığı hem içteki barış karşıtı toplum mühendisliği hem de Kıbrıslı Rumların karşılıklı kabul edilebilir çözüm iradesi taşıdıklarına dair somut yeterli göstergelerin olmayışı körükledi.

Ancak hiçbir biçimde çözümden, barıştan vazgeçmek yok!

Biliyoruz ve 2017 için diliyoruz ki liderler cesaretli olabilirse son dönemde müzakere sürecinin seyri itibariyle oldukça yaklaştığımız iki kesimli, iki toplumlu federal çözüme ulaşabiliriz.

2017, barış yılı olsun!

İçe yönelen değişim iradesine gelince;

2013’teki seçimlerde halkımız meclisi %47 değiştirdi.

“Genç / yeni olsun da çamurdan olsun” mantığı egemen oldu.

Bu tespiti tüm genç / yeni milletvekili arkadaşlarımı tenzih ederek söylüyorum.

Beni tanımadığı halde “genç” olduğum için bana oy verdiğini söyleyen insanlarla sürekli karşılaştığım için bu tespiti yapabiliyorum.

Elbette kendimi de tenzih ediyorum, ben de çamurdan değilim 🙂

Velhasıl-ı kelam, Kıbrıs sorunu çözülürse içte değişim AB kıstasları uyarınca gerçekleşecektir.

Kıbrıs sorunu çözülmediği takdirde ise Türkiye ile mevcut ilişkilerin aynen devam ettirilmesi halinde içte değişim ol(a)mayacağından artık eminim.

Çözümsüzlük koşullarında 2017’de Türkiye ile mevcut ilişkilerin kökten değişmesini temenni ediyorum!

Sözde değil özde eşitlikçi bir ilişki biçiminin zamanının geldiği kanısındayım.

Bunu sağlar ve Türkiye’nin bize sunduğu mali yardımları sağlıklı bir zemine oturtabilirsek Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde kritik bir döneme gireceğimizden eminim.

Türkiye ile mevcut ilişki biçimi devam ettiği müddetçe iç dinamiklerimizin ürettiği uzlaşıların da çatışmaların da bizi mevcut dünya koşullarında varoluşa yakınlaştıramadığını, halkımızın değişim istencinin karşılık bulamadığını ve bulamayacağını görebilmemiz gerekiyor.

Mevcut mali yardım modalitesi, “çözüme kadar yaşanacak süreçte günü kurtarma” anlayışına dayandırılmıştır. Bundan çıkış yeni bir modaliteyle karşılıklı taahhütlerin sözde kalmayacağı bir ilişki biçimi kurulmasından geçmektedir.

Statükonun beslenip semirmesine hizmet eden mevcut modalite değişmediği müddetçe havanda su dövmeye devam edeceğimiz aşikârdır.

Toplumun içine düşürüldüğü bu kısır ortamın sorunlara somut çözüm önerisi geliştiremeyen sözde değişimciler türettiğini yaşayarak görmekteyiz.

Halkın değişim arayışı “birilerine” yaramakta ancak dış dinamikler el vermediğinden günün sonunda değişim de isimlerin değişmesiyle sınırlı gerçekleşebilmektedir.

İşte mali yardım modalitesinin değişmesi, dış dinamiklerin de farklılaşması anlamını taşıyacaktır.

Mevcut düzen devam ettiği müddetçe varoluşla mali ve ekonomik sürdürülebilirlik arasındaki doğrudan ilişkiyi gizlemeye çalışan sağ ve sol üst akıllar da etkinliğini sürdürecektir.

Bu ise halkımızın giderek esas ihtiyacı olan sol akıldan uzaklaşması sonucunu doğuracaktır çünkü sol üst aklın “çözüm olmadan değişim olmaz” argümanına rağbet yok denecek düzeylere düşmüş durumdadır.

Bu koşullarda sol dinamizmin yarar üretebilecek aşamaya geçebilmesinin yolu da yine Türkiye ile gerçekten eşitlikçi bir ilişki biçimine geçişin sağlanmasıdır.

Evet, sol yenidir ve yeni olan soldur ancak bunun sağlıklı koşullarda toplumumuzca da içselleştirilebilmesi için Türkiye ile gerçekten eşitlikçi bir ilişki biçimine geçiş şarttır.

Aksi halde tıpkı toplum genelinde olduğu gibi solda da sorunlara somut çözüm önerisi geliştiremeyen sözde değişimcilerin türemesi ya da değişimcilerin sol içinde ötekileştirilmesi son derece doğal karşılanacaktır.

Demokratik dönüşüm ve buna bağlı siyasal programın mali ve ekonomik unsurlarını gözden kaçırmaya çalışan, bu konudaki hassasiyeti “ekonomik indirgemecilik” ve benzeri argümanlarla küçümseyen basit hegemonyacı yaklaşımlarla sol artık bir yere varamaz, varamayacaktır.

Mali yardım ilişkisinin gözden geçirileceği koşullarda daha ayakları yere basan, prangalarından kurtularak halk için, özgürlük için, demokrasi için, adalet için, daha fazla refah ve daha adil paylaşım için daha yaratıcı fikirlerle topluma ulaşabilen sol anlayışın semirmesi mümkündür.

Mevcut (sol) üst akıl çözümsüzlükle meselesi varmış gibi bir söylemle halka ulaşmaya çalışmakta ve fakat çözümsüzlük koşullarındaki mevcut mali yardım ilişkisinin yarattığı rehavet koşullarını da varlığını sürdürebilmek için fırsata çevirmektedir.

Bu fırsattan doğan “güçle” solun yeni olduğu ve yeninin sol olduğu tezini öteleme ya da içini boşaltma olanağı yakalanmakta ve bu olanak tepe tepe kullanılmaktadır.

Bu çelişki aynı zamanda toplumumuzdaki mali ve ekonomik zemini olmayan irrasyonel sosyolojik ve siyasi yapılanma ile ahlaki çöküşün de kök nedenini teşkil etmektedir.

2017’den beklentiler çok fazla…

İçine hapsolduğumuz kısır döngü toplumumuzu yok oluşa sürüklemektedir.

2017’de ya çözümle ya da mali yardım modalitesini günün koşullarına göre yeniden düzenleyerek kısır döngüyü kırabilir ve iç dinamiklerimizin yarar üretebileceği yeni bir döneme geçişi sağlayabiliriz.

Hoş geldin 2017…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s