Serdar Denktaş ile sevgimiz karşılıklı ama…

4

Bugünkü (7 Nisan 2017) gazetelerde gördüğüm kadarıyla eleştirilerimiz karşısında doyurucu yanıtlar vermek yerine Serdar Denktaş “tecrübeli / tecrübesiz” polemiğinden medet umar noktadadır.

Mali konularda en büyük tehlike gerçeklerden uzaklaşıp algı operasyonlarından medet umar noktaya savrulmamızdır.

Gerçeklerden uzaklaştıkça KKTC’de işlerin tıkırında gittiği varsayımı algı itibariyle güçlenmekte ve maliye performansı örneğin kamu borçlarına ilişkin gerekli tedbirleri almaktansa günübirlik harcamalara yani “kişilere ve zümrelere kim daha fazla kaynak sağlıyor?” noktasına hapsedilmektedir.

Bu konuda halkımızın uyanık olması gerekiyor zira çok ciddi bir varoluş sorunsalı ile karşı karşıya olan toplumumuz için maliye politikalarında değişim aynı zamanda varoluşumun da mihenk taşı sayılmaktadır.

“Mevcut anlayışla artık bir yere varamayacağımız tecrübeyle sabittir” dersek sanırım yerinde bir tespit yapmış oluruz.

Bu koşullarda, tecrübeyi mukayeseli avantaj gibi sunmaya çalışan Sayın Denktaş’a ve benzerlerine, “tecrübeniz size kalsın, biz bu düzeni değiştireceğiz” deme cesaretini gösterebildiğimiz oranda ülkemizin geleceğini inşa edebileceğimizin bilincindeyiz.

Bu bir değişim mücadelesidir ve Kıbrıs Türk halkının bu mücadeleye sempatisi üst düzeylerdedir.

Maliye politikaları açısından durumu şu şekilde özetlemek mümkündür:

Ülkemizde kamu borçları ve bütçe açıkları nedeniyle mali yardım düzeni geçerlidir.

Bu düzenin temel özelliği iç ve dış mali kaynaklarımızın sürdürülebilir mali ve ekonomik yapı için kullanılması şartıdır.

Bu teknik çerçevenin dışına çıkıldığında sadece kendi ayakları üzerinde durabilecek bir sistem tahayyülünden uzaklaşmıyoruz aynı zamanda Türkiye’nin sunduğu hibe ve kredilere erişim noktasında da ciddi sıkıntılarla karşılaşıyoruz.

Bu teknik çerçevenin iki temel özelliğinden birisi mali disiplindir diğeri de yapısal reformlardır.

2016 yılında UBP-DP hükümeti her ikisini de ihmal etmiş ve Türkiye hibe ve kredilerine erişimde de ciddi sorunlar yaşanmıştır.

Mali disiplin bozulduğu için 200 milyon TL olan bütçe açığına desteğin 80 milyon TL’si tarihte ilk kez bu dönemde kesilmiştir.

Reform yapılmadığı için 200 milyon TL olan reform destekleme ödeneğinden sadece 25 milyon TL kullanılabilmiştir.

Kamu yönetiminin etkin çalışması sağlanamadığından 433 milyon TL olan altyapı yatırımlarına desteğin sadece %34’ü kullanılabilmiştir.

Programda olup da zamanında gerçekleştirilmeyen faaliyetlerle ilgili her alanda Türkiye’den kaynak akışında sıkıntı yaşanmaktadır.

Örneğin Ekim 2016 itibariyle turizmde yeni bir teşvik mevzuatı çıkarılması gerekiyordu. Hükümet bunu yapmadığı için Teşvik Programının Türkiye tarafından onaylanması gecikti. 2017’de yürürlükte olacak teşvik programı yılın dördüncü ayında bakanlar kurulundan geçirildi. Hükümetin kötü performansı nedeniyle milli gelirimize katkısı 700 milyon doların üzerinde olan turizm sektörünün bu şekilde riske sokulması çok büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun da bir göstergesidir.

Tüm bu somut veriler Sayın Denktaş’ın bahsettiği “tecrübenin” artık geçer akçe olmadığının da bir göstergesine dönüşmektedir.

2016 yılında Türkiye’nin sunduğu toplam 1,4 milyar TL’nin sadece %52’si kullanılabilmişken, üstelik kullanılabilen kaynağın 250 milyon TL’si maaş nitelikli harcama olan savunma giderleri kaleminde iken yani hükümetin performansı açısından ölçüt olmayacak bir harcama iken, UBP-DP hükümetinin mali disiplin ve reformlar konusunda başarılı olduğunu hiç kimse iddia edemez.

Şurası çok önemli:

Soğuk savaş döneminde Türkiye buradaki anti-demokratik ve kamu kaynaklarını dağıtarak siyasi varlığını sürdüren yapıyı siyasi mülahazalarla mali açıdan destekliyordu.

Denktaş ve Eroğlu bu işin mucidi idi.

Türkiye 2000’li yıllardan itibaren desteğinin daha etkin kullanılmasını önemsemeye başladı.

Bu süreçte baba-oğul Denktaşlar ve Eroğlu ile Türkiye’nin aleni kavgası değişimin sembolü oldu.

Hangi partiden olursa olsun, yeni Denktaş ya da yeni Eroğlu olmaya çalışanların siyaseten başarılı olabileceği bir zemin yoktur ve mevcut siyaset anlayışıyla UBP-DP azınlık hükümetinin sonu da her halükarda hüsran olacaktır.

Sevgimiz karşılıklı Sayın Denktaş ama “tecrübeliyim” diyerek, üstelik de “tecrübem sayesinde mali disiplini bozmak için yöntemler bulabiliyorum” şeklinde açıklamalar yaparak, yeni tecrübelerle siyasete yön vermeye çalışanlarca “kendi kendini ihbar ediyor” şeklinde algılandığınız bir duruma sebebiyet vermektesiniz.

Bu koşullarda herhalde Sayın Denktaş’a şu sözlerini aynen iade etmek durumundayım:

“Gölge etme başka ihsan istemem”…

Serdar Denktaş ile sevgimiz karşılıklı ama…” için bir yorum

  1. Sayın vekilim selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Siyaseti bu düzeyde yaptığınız (hem teknik içerik hem de nezaket üslübu) için de kutlarım. Bu aralar bizim buralarda böylesi pek bulunmuyor. KKTC’nin umudusunuz. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Yorum bırakın