Eğitimde son 8 yılda neden bir arpa boyu yol kat edemediğimizi de tartışabilmeliyiz.
Kaynaklarımızı verimli kullanamıyoruz; devleti de eğitimi de yönetmiyor, yönetirmiş gibi yapıyoruz.
Hep “sorunlarla başladı” diye eleştirdiğimiz eğitim, bu yıl sorunlarla da başlayamıyor. Okulların açılışı sorunlar nedeniyle ileriye alınmış.
Aslında eğitim sistemimiz öldü de ağlayanı yok.
İdari anlamda hükümetin ya da bakanlığın yetersizliği çok net görülüyor. Öğretmen atamaları, nakiller, okullardaki tamiratlar, vb. hepsi sıkıntılı…
Bunları konuşalım, eleştirelim.
“Bekarlık sultanlık değildir”, “ateistle evlenmeyin”, “kocaya itaat ibadettir”, “dindar aile kurun” gibi ifadelerle bezenmiş kitapları değil kendi programlarımızı ve kitaplarımızı kullanmak için toplumsal sinerji yaratalım.
Ancak sadece bunları tartışarak eğitimi düştüğü bataklıktan çıkaramayacağımızın da bilincinde olalım. Kaynakların verimli kullanılması esasını hasıraltı eden eski siyaset de öldü ama onun da ağlayanı yok.
Eğitim sistemini hallaç pamuğu gibi atmak, kamu okullarının özel okullarla rekabet edebileceği yeni bir düzene geçişi sağlamak şarttır.
Devlet, kamu okullarındaki her bir öğrenci için yılda 12 bin TL’ye yakın harcama yapıyor ancak okullar yarım gün ve binalar dökülmekte. Taşımalı eğitime ödenen servet de cabası. Öğretmen başına düşen öğrenci sayımız OECD ortalamasının çok altında. Diğer yandan mesleki ve teknik eğitim, ara eleman ihtiyacını karşılamaktan çok uzak yani eğitimimiz hayattan kopuk. Özel okullar aynı kaynakla tam gün eğitim veriyor, her dönem sonunda binalarını tamir ediyor, yeni yatırımlar yapıyor, sınıfları teknoloji ile donatıyor, öğrencilerine öğle arasında yemek veriyor, üniforma veriyor, üstüne kâr da yapıyor.
Bu koşullarda devlet okullarının öğrenci sayısı yerinde sayarken özel okullarda okuyan öğrenci sayısının hızla artması gayet normal. Normal olmayan bu gidişatı izlemekle yetinmemiz, ısrarla ve inatla bu konuda entelektüel anlamda somut çözüm önerisi sunmuyor oluşumuz.
Eğitimde eylem planına değil kriz masasına ve toplumsal seferberliğe ihtiyaç var.
Eğitim sisteminde kaynakların daha verimli kullanılmasını ve eğitimin gerçek manada ülke ihtiyaçlarına göre yönlendirilmesini engelleyen faktörler nelerdir?
Eğitime ilişkin eleştiriler, bu soru üzerinden şekillenebildiği oranda toplumsal fayda üretebiliriz. Yoksa etliye sütlüye dokunmayan, toplumun hassas olduğu görünür birtakım sorunlara ilişkin açıklamalarla halkın sempatisini kazanmaya çalışarak eğitimde kat edebileceğimiz mesafe, bugüne kadar kat edebildiğimiz mesafe kadardır.