UBP-DP hükümeti, geçtiğimiz Pazartesi günü (11 Eylül 2017) aldığı bir kararla İndirimli Tahsilata İlişkin Yasa Gücünde Kararnameyi yürürlüğe soktu.
Bu karar kamuoyuna vergi affı şeklinde yansıdı.
Başbakan Özgürgün konuya ilişkin açıklamasında kararnamenin vergi alacaklarının kolaylıkla ödenmesine imkân tanımak için hazırlandığını ve kesinleşmiş alacaklardan vazgeçilmeyeceğini ifade etti.
Lakin şeytan ayrıntıda gizlidir…
Başbakanın “kesinleşmiş alacaklardan vazgeçilmeyecek” ifadesi üzerine ilk iş kararnamede kesinleşmemiş vergiler kapsamındaki itirazlı vergilerle ilgili düzenlemeyi inceledik. Çünkü yakın geçmişte bu konuda yaşananlar birtakım tecrübeler olmuştu.
Ortaya çıkan tablo dehşet verici!
Kararname ile ilgili eleştirilebilecek pek çok husus var ancak bu ayrıntıyı özel olarak değerlendirmek gerekiyor.
Öncelikle şu bilgileri paylaşmakta yarar var:
Re’sen vergi takdirleri uzun yıllar boyunca ülkemizde siyasetin iş dünyası ile sorunlu ilişkiler geliştirmesinin en önemli aracı olageldi.
CTP döneminde;
1) Vergi beyannamesini yasal süre içerisinde vermeyenlere; maddi olay, kayıt ve konuları araştırıp saptamak koşuluyla re’sen vergi tarhının mümkün olabileceği yeni bir düzenlemeye gidildi. Bu sayede, ispata dayalı olmayan re’sen vergi dönemi kapanmış oldu.
2) İtiraz dilekçesine olumsuz yanıt alması halinde mükelleflere bağımsız bir ÜST İTİRAZ KOMİSYONU mekanizmasına başvuru hakkı tanındı.
Biz bu düzenlemeleri yaptıktan sonra re’sen vergi sorunu bir daha toplum gündemine gelmedi, bu konuda bir köşe yazısı ya da bir sosyal medya paylaşımına dahi rastlanmadı. Tıpkı iş yaşamına dair yaptığımız çok önemli düzenlemelerle gündemden düşen ciddi sorunlar gibi…
Ancak belli ki ne kadar uğraşırsak uğraşalım, hangi yapısal düzenlemeyi yaparsak yapalım, sistemi güçlendirmek ve adaleti tesis etmek için hangi adımı atarsak atalım, ESKİ SİYASET, iktidar olanaklarına ulaşabildiği koşullarda eskiyi yaşatmak adına elinden geleni ardına koymayacak!
İndirimli Tahsilata İlişkin Yasa Gücünde Kararnamenin 5. maddesinin 2. fıkrası, itirazlı vergi yükümlülerine, “gelin anlaşalım ve af uygulamasından siz de yararlanın” diyor.
Çok basite indirgeyerek bunun ne demek olduğunu açıklayalım:
Diyelim ki size 500 bin TL vergi tarh edilmiş. Siz de itiraz ettiniz ve vergi borcunuz kesinleşmedi. Zaman içerisinde cezasıyla bu borç 750 bin TL’yi bulmuş. Bu kararnamenin ardından beyefendileri ziyaret edeceksiniz ve örneğin 50 bin TL’de anlaşacaksınız. Bütün cezanız da silinecek. Böylelikle 700 bin TL’lik borçtan kurtulmuş olacaksınız.
Hem de seçim arifesinde!
Seçime 3 gün kala itirazlı vergi borcu olan vatandaşa deniliyor ki, “bizimle anlaşırsan sen de bu aftan yararlanabilirsin”.
Bu “anlaşmanın” ölçütü ne olacak peki?
Böylesi sübjektif bir kritere dayandırarak siz vergi affı nasıl yaparsınız?
Kime ne kadar indirim yapacağınızı kendinizin belirleyeceği bir af uygulaması olabilir mi?
Pes doğrusu…
***
Dipnot olarak bir bilgi daha paylaşmakta yarar var:
Bizim yaptığımız ve yapısal olarak vergi sistemini güçlendirmeye odaklanmış, herhangi bir sübjektiflik içermeyen düzenlemede itirazlı vergi borçları ile ilgili hengâme kopmuştu.
Bizim de çok değer verdiğimiz bazı iş insanları, itirazlı vergi borçlarının büyük oranda azaltılması için kibarlığı elden bırakmadan birtakım taleplerde bulundu.
Biz de kibarca, “yapamayız, doğru olmaz” dedik.
Yasa Cumhurbaşkanının önüne gidince, onu da ziyaret ettiler.
Dönemin Cumhurbaşkanı da yasayı meclise geri gönderdi!
Biz de “yaptığımız iş doğru” diyerek yasayı ikinci kez onaylayarak yürürlüğe soktuk!
Bu konuya ‘baş koyanların’ önemli bir kısmı oflaya puflaya da olsa Gelir ve Vergi Dairesinin yolunu tuttu ve borcunu ödedi.
Bana göre o gün devlet, yetkili kişilerin kararlı duruşu sayesinde alacaklarına sahip çıkmış oldu.
Tekrardan bugüne dönecek olursak;
Belli ki itirazlı vergi borcu olup da ısrarla borcunu ödemeyenler için UBP-DP dönemi bir fırsata dönüştü.
Bizim dönemimizdeki kararlı duruş nedeniyle itiraz ettiği halde gidip borcunu ödeyenler başta olmak üzere, tüm halkımıza bu kararname eliyle çok büyük bir mağduriyet yaşatılmış oldu.
UBP-DP hükümeti, Üst İtiraz Komisyonu mekanizmasını baypas ederek yapısal dönüşüme karşı olduğunu, eski siyaseti yaşatmakta kararlı olduğunu, bunun için gerektiğinde Anayasaya aykırı kanun gücünde kararnamelere dahi başvurabileceğini bir kez daha gösterdi.
Gerçekten çok yazık…
Şimdi merak edip hep birlikte sorgulayalım:
Kim acaba bu gidip de Serdar beyle anlaşarak vergisini düşürecek olan şanslı kesim ve acaba borçları ne kadar silinecek?
Bu işten günün sonunda vatandaşı vergi borcunu ödememeye yönlendiren bazı muhasipler de mi kârlı çıkacak?
Bu insanlar DP’li mi?
Bu insanlar ‘anlaşma kapsamında’ seçimde DP’yi destekleme sözü verecekler mi?
Hatta bu insanlar arasında acaba mevcut milletvekilleri de var mı?
Çok yazık çok…
İnsanın içi yanar bu olup biteni düşündükçe…
***
Yazı uzadığı için sıkılanlar bu bölümü okumasa da olur ama son bir not daha:
CTP dönemindeki vergi düzenlemesi, sıradan bir vergi affı değildi. Temelde, vergi mükellefi olup da sistem dışında kalanları sisteme entegre etmeyi amaçlıyordu. Düzenli vergisini ödeyenlerin mağdur edilmemesini gözetiyordu ve bu toplum kesimine birtakım imkanlar sunuyordu. Yapısal dönüşüm kapsamında 7 farklı vergi yasasında yapılan bütünlüklü düzenlemelerden müteşekkildi. Bunlar yukarıda da bahsi geçen re’sen vergi ve üst itiraz komisyonu gibi konuların yanı sıra elektronik ortamda beyanda bulunma da dahil pek çok yapısal düzenlemeyi içeriyordu.
Her şeyden önemlisi, bu düzenlemeler sayesindedir ki sadece o yıl ilave 175 milyon TL’lik bir gelir sağlanmadı, aynı zamanda sonraki yıllarda da yerel gelirlerin düzenli artışına zemin oluşturuldu ve yerel gelirlerimizle cari harcamalarımızı karşılayabilecek bir aşamaya gelmemize çok önemli bir katkı sağlandı.
Ancak ne ilginçtir, bu yapısal düzenlemeleri ısrarla anlatmış olmamıza rağmen o günlerde “CTP iş insanlarının borçlarını sildi” diye ortalığı velveleye verenler bugün suspus!
Sorsanız onlar en temiz, en dürüst, en solcu, en yurtsever…
Bu da insana “siyaset bir günlük değil ömrünüz boyunca sınanacağınız bir uğraştır” dedirten önemli bir tecrübe olsa gerek.
Mücadeleye devam edeceğiz!